TECRİT SİSTEMİ VE BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ

"…halen uygulanmakta olan fiili tecrit sistemi kabul edilemez ve hemen sona erdirilmelidir."(Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi raporu, 29 Ocak 2001, paragraf 6.)

Terörle Mücadele Kanunu'nun 16. Maddesinin tecriti öngördüğü, dolayısıyla bir ve üç kişilik oda sistemine göre inşa edilmiş cezaevlerinde, anılan yasaya göre tutuklu ve hükümlü olarak bulunanların birbirleriyle irtibatına ve haberleşmelerine engel olunacağına dair hükmün kaldırılması ya da değiştirilmesi demokratik kamuoyunca istenmiştir. Bu yöndeki görüşlere Adalet Bakanlığı da katılmıştır.

19 Aralık 2000 tarihli operasyonla birlikte F Tipi Cezaevleri açılmış ve uygulamaya geçilmiştir. Böylece, Edirne, Kocaeli, Sincan ve Tekirdağ F Tipi cezaevlerindeki mahpuslar insan hakları hukukuna ve 1987 Avrupa Cezaevi Standart Kurallarına aykırı bir biçimde tecrit sisteminde tutulmaya başlanmıştır.

Standart Kuralların "ana ilkeler" başlıklı bölümünde, 1. Kural şöyledir: " Hürriyetten yoksunluk insana saygıyı sağlayıcı maddi ve manevi koşullarda ve bu kurallara uygunluk içersinde gerçekleştirilecektir."

Kuralların "ikamet" başlıklı 14. Kuralında ise şöyle denmektedir: " Mahpuslar, diğerleriyle ikamet etmenin yararlı olduğu düşünüldüğü haller dışında, normal olarak geceleri bireysel hücrelerde barındırılmalıdır." Buradaki "hücre" Türkçe'deki olumsuz anlam yüklendiği gibi değil, mahpusa gecelemesini geçirmek için tahsis edilmiş özel mekan olarak, mahpusun hakkı olarak anlaşılmalıdır. Zira ana ilkelerde yer alan insana saygı ilkesi, mahpusa özel alan yaratılmasını gerektirir.

Uygulamaya geçilen Edirne,Kocaeli, Sincan ve Tekirdağ cezaevlerinde ise, mahpuslar gece-gündüz hücrede tutulmaktadır. Hücreler, yalnızca geceleme için değil, tüm yaşamlarını geçirecekleri üniteler olarak kullanılmaktadır. Bu ise, mahpusların, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin haklı ve yerinde olarak eleştirdiği ve nitelediği gibi, "fiili tecrit sistemi"dir. Komite, 29 Ocak 2001 tarihli raporunda, Edirne, Kocaeli ve Sincan'daki F Tipi Cezaevleri uygulamaları için şöyle demektedir: "Ancak, halen uygulanmakta olan fiili tecrit sistemi kabul edilemez ve hemen sona erdirilmelidir."

Standart Kurallar, " Disiplin ve Ceza " başlığı altında kuralları da göstermektedir. Kural 37'de ise, " Disiplin suçları cezaları olarak, kollektif cezalar, cismani ceza; karanlık bir hücreye kapatma cezası ve zalimce, insanlık dışı veya alçaltıcı tüm cezalar tamamıyla yasaklanmalıdır." Tecrit ise bir disiplin cezası olarak nitelenmekte ve uygulama koşulları kural 38 'de gösterilmektedir. Buna göre, " Disiplin cezası olarak tecrit ve mahpusun fiziki veya akıl sağlığı üzerinde olumsuz etki yapabilecek diğer cezalar, ancak tıp görevlisinin, muayene sonrası cezaya tahammül edebileceğinin yazılı olarak belgelenmesinden sonra verilecektir."

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, yukarıda sözünü ettiğimiz raporunda, F tipi cezaevlerindeki tutukluluk koşullarını " fiili tecrit sistemi " olarak nitelemekte ve hemen kaldırılmasını istemektedir. Zira mahpuslar orada bir disiplin cezası olarak, hekim raporuyla ve belirli bir süre için değil, genel bir uygulama olarak, başka bir ifade ile sistematik olarak (bir idari pratik olarak) tutulmaktadır. Bu ise, insan hakları hukukunda sürekli ihlal nitelemesine karşılık gelmektedir.

Belirtilen durumda, tecritin sona erdirilmesi zorunlu ve gerekli olmaktadır. Tecritin sona erdirilmesinde yöntemlerin ve araçların bulunduğu ve bulunması gerektiği kanısındayız. İlki, 16. maddenin kaldırılması ya da değiştirilmesi önerisidir. Ancak bu önerinin gerçekleşmesi, halihazırda var olan bir yasa tasarısının yasama organına sunulması, yasama organında görüşülmesi ve kabul edilmesi süreçlerini gerektirir. Ölüm oruçlarının bulunduğu aşama, yasama organının gündeminin yoğunluğu düşünüldüğünde ve politik iradenin şu andaki şekillenişi ile bunun kısa sürede gerçekleşmesi olası gözükmemektedir.

İkinci izlenecek yol, uygulama yorumu ile ilgilidir. Adalet Bakanlığı, başka bir ifade ile İdare, Terörle Mücadele Kanunu'nun 16. Maddesini daraltıcı yoruma tabi tutar. Zira, 16. Madde bir hak ve özgürlüğü sınırlayan bir maddedir. Bu durumda da, sınırlamanın sınırını düşünmek ve 16. Maddenin amacı ile bu amaçla tutuklu ve hükümlülerin hak ve özgürlüklerinin ilişkisini ele almak gerekir. Adalet Bakanlığı, 16. Maddenin amacının, politik tutuklu ve hükümlülerin cezaevinde de politik örgütlenme içersinde olmalarına engel olmak olduğunu, cezaevinde politik örgütlenmeye engel olmak için ve bu amaçla sınırlı olmak üzere, irtibat ve haberleşme yasağı getirdiğini öngörebilir. Dolayısıyla sınırlama ancak bu konu ile sınırlıdır diyebilir. Belirtilen durumda, tutuklu ve hükümlülerin, sosyal,kültürel,sportif ve insani gereksinmeler nedeniyle bir arada olma ya da irtibat ve haberleşmelerinde bir sakınca bulunmadığı yorumu yapılır ve uygulamaya hemen başlanır. Böylece, fiili tecrit sistemi, uygulamadan kalkmış olur. Böyle bir uygulama yorumu, hukuka ve yasaya aykırı değildir. Bu tür bir uygulama ile, tutuklu ve hükümlülerin haklarına saygı gösterilmiş olur. Avrupa Konseyinin, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin ve Avrupa Birliğinin ve kuşkusuz içeride demokratik kamuoyunun F Tiplerine yönelttiği temel eleştiri noktası olan tecrit eleştirisine pozitif bir yanıt uygulama yorumu ile verilmiş olur. Bu tür bir uygulama yorumunun, tutuklu ve hükümlüler üzerinde son derece pozitif etki yapacağı açıktır.

16. madde gelecekte mutlaka kaldırılmalıdır. Gerçekten, Adalet Bakanlarına ya da Cezaevleri Genel müdürlerine göre uygulama farklılığı doğmaması ve tutuklu ve hükümlülerin tecrit koşullarında tutulmaması için, haklar ve yükümlülükler yasal güvenceye bağlanmalıdır. Esasen hükümet Avrupa Birliği ile ilişkilerinde, Ulusal Programı da açıklamış ve cezaevleriyle ilgili değerlendirmede de bulunmuştur. Ulusal programın 2.1.14. maddesinde hükümet, cezaevlerindeki tutukluluk koşulları ile ilgili olarak" Cezaevleri, Avrupa Konseyi ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, BM Cezaevleri Asgari Standartları ile Avrupa Konseyi kurallarına uygun hale getirilmektedir. Bu alanda kısa vadede, Terörle Mücadele kanunu değişiklik Tasarısının yasalaştırılarak, bu suçlardan hükümlü bulunanların da açık görüş yapma ve işyurdu çalışmalarına katılımlarına ilişkin hususlar gözden geçirilecektir." demekte ve taahhütlerde bulunmaktadır. Kısa vade bu yılın sonuna değin geçecek süredir. Ancak bu durum, tutuklu ve hükümlüleri " fiili tecrit sisteminde " tutmak için bir gerekçe olamaz. Fiili tecrit sistemi uygulamak suretiyle sürekli olarak tutuklu ve hükümlülerin insan hakları ihlal edilmektedir ve bunu sona erdirmenin bugün için tek yolu, açıkladığımız gibi, 16. Maddenin sınırlamasını daraltıcı ve amaçsal yoruma tabi tutmak ve hemen uygulamaktır.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın