Trabzon ve Gümüşhane İllerinde Gerçekleşen Yaşam Hakkı ile İşkence İddialarına Yönelik Rapor

OLAYLAR

27.10.2004 tarihinde Trabzon Çarşı Polis Merkezinden Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine götürülen Aydın AY isimli başvurucu, kendisine gözaltında işkence yapıldığı, vücuduna elektrik verildiği ve kolunun gözaltında kırıldığı iddiası ile İHD Trabzon Şubemize başvurmuş ve olay yerel ve ulusal basın kuruluşlarında da habere konu olmuştur.

10.08.2004 tarihinde sabaha karşı saat 03.00’ da Trabzon’da araç gasp ettiği iddiasıyla şüpheli olan Muhammet TOPALAK, Maçka ilçesinde araç kovalamacası esnasında polisin açtığı iddia edilen ateş sonucu yaşamını yitirmiş, olaydan dolayı tutuklanan polis memuru kusurlu bulunmuş ve kendisine verilen hapis cezası ertelenmiştir. Maktulün kardeşi, İHD Trabzon Şubemize başvurmuş ve kardeşinin sağ yakalanma olasılığının ihmal edildiğini belirtmiştir.

28.10.2004 tarihinde Trabzon ili Vakfıkebir ilçesi Çarşıbaşı semtinde hırsızlık suçu şüphelisi Emin TURAN isimli şahıs, polise silah çektiği iddiasıyla polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirmiştir. İHD Trabzon Şubemize başvuran mağdur baba, oğlunun vurularak yakalanmasının hukuka ve yasalara aykırı olduğu, öldürmeden yakalamanın mümkün olduğunu ve olayda çokça kuşkular bulunduğu iddiasında bulunmuştur.

17.09.2004 tarihinde Gümüşhane ili Şiran ilçesi Elmaçukuru Köyü civarında operasyona çıkan askeri birliğin (Tim’in) açtığı ateş sonucu, Elmaçukuru köyü sakinlerinden Olcay BAYRAK ve Kenan ÇUBUK yaşamını yitirmiş ve İsmail SARI ile Selahattin ÇUBUKÇU isimli köylüler de yaralı kurtulmuşlardır. Olayda ihmal bulunduğu basına da yansımıştır.

17.09.2004 tarihinde Gümüşhane ili Torul İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Oktay KAYA, kendisine işkence yapıldığını, vücudunda sigara söndürüldüğünü, bunun doktor raporuyla tespit edildiğini iddia etmiş, konu yerel basında haber olmuş, mağdur başvurucu, İHD Trabzon Şubemize başvurmuştur.

HEYET OLUŞUMU
İHD Trabzon Şubesi’ne yapılan başvurular, olayların basına yansıması, mağdur ve kamu otoritelerinin basına yansıyan farklı demeçleri nedeniyle de yaşanan vakaların araştırılması kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, gerçekleşen hak ihlalleri ve faillerinin açığa çıkarılması ile temel hak ve özgürlüklerin korunmasına katkı amaçlarıyla, bir insan hakları heyeti oluşturma gereğinin ortaya çıkması üzerine,

İnsan Hakları Derneği Genel Yönetim Kurulu üyesi Av.Abdulvahap ERTAN, İHD Trabzon Şube Başkanı Gültekin YÜCESAN, İHD Trabzon Şube Sekreteri M.Nuri TOPAL, İHD Diyarbakır Şube YK üyesi Av.Melihe YILDIRIM, İHD Genel Merkez Avukatı Av. Levent KANAT’ dan oluşan bir insan hakları heyeti oluşturularak 4,5,6,7,8 Kasım 2004 tarihlerinde olay yerlerine gidilmiş ve mağdurlar, mağdur yakınları, tanıklar ve yetkili makamlarla görüşülmüştür.

HEYET GİRİŞİMLERİ
İnsan Hakları Heyeti, araştırma ve incelemelerine başlamadan evvel, İçişleri Bakanlığı’nın 2004/139 sayılı genelgesi de hatırlatılarak, heyetin çalışmalarına yardımcı olunması talebiyle, Trabzon Valiliği, Gümüşhane Valiliği, Trabzon C. Başsavcılığı ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne randevu istemli yazılı başvuruda bulunmuştur.

Heyet, 27.10.2004 tarihinde Trabzon Çarşı Polis Merkezinden Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine götürülen Aydın AY isimli başvurucunun Trabzon Emniyet Müdürlüğünde işkenceye maruz kaldığı iddialarına yönelik olarak mağdur başvurucu Aydın AY, Trabzon Valisi Hüseyin YAVUZDEMİR, Trabzon Cumhuriyet Savcıları Hüseyin GÜLER ve Yakup İnal DEMİR, Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan AKYÜREK, Trabzon Numune Hastanesi Başhekimi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa AYDOĞDU, Acil Tıp Uzmanı Dr. Hasan M. HÜSEYİNOĞLU, Trabzon Baro Başkanı Av.Mehmet ŞENTÜRK ve Baro İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Ömer Faruk ALTUNTAŞ, Baro YK üyesi ve İnsan Hakları Komisyonu Başkan Yardımcısı Av.Ayşegül YILMAZ ve Baro İnsan Hakları Komisyonu üyesi Av.Adem KASAP ile Trabzon Tabipler Odası Başkanı Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr.Ahmet ÖMEROĞLU, Trabzon Tabipler Odası Yönetim Kurulu üyeleri Dr.Osman BULUT, Dr.Metin BAKKALOĞLU ve Uzman Dr.Hasan İNANOĞLU ile görüşmelerde bulunmuştur.

Heyetimiz, 10.08.2004 tarihinde sabaha karşı saat 03.00’ da Trabzon’da araç gasp ettiği iddiasıyla şüpheli Muhammet TOPALAK’ ın, Maçka ilçesinde araç kovalamacası esnasında polisin açtığı iddia edilen ateş sonucu yaşamını yitirmesi ve yine 28.10.2004 tarihinde Trabzon ili Vakfıkebir ilçesi Çarşıbaşı semtinde Emin TURAN isimli yurttaşımızın polis tarafından öldürülmesi olayıyla ilgili olarak, Aydın AY vakası nedeniyle görüşülen ve yukarıda belirtilen kurumlar ve resmi makamların yanı sıra maktul Emin TURAN’ ın babası Ahmet TURAN ve diğer görgü tanıklarıyla görüşmüştür.

Heyetimiz, 17.09.2004 tarihinde Gümüşhane ili Şiran ilçesi Elmaçukuru Köyü civarına operasyona çıkan askeri birliğin (Tim’in) açtığı ateş sonucu, Elmaçukuru köyü sakinlerinden Olcay BAYRAK ve Kenan ÇUBUK isimli köylülerin yaşamını yitirmeleri ve İsmail SARI ile Selahattin ÇUBUKÇU isimli köylülerin yaralanması ile sonuçlanan vakada yaralı mağdurlar, mağdur yakınları ile Gümüşhane Valisi Veysel DALMAZ ile görüşerek konuya ilişkin bilgilerini almıştır.

17.09.2004 tarihinde Gümüşhane ili Torul İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde Oktay KAYA isimli yurttaşımızın işkence ve kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin iddialarla ilgili olarak da, yine Gümüşhane Valisi Veysel DALMAZ ve mağdur Oktay KAYA ile görüşülmüştür.

TRABZON’DA GERÇEKLEŞEN GÖRÜŞMELER

RESMİ MAKAMLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER:

TRABZON VALİSİ HÜSEYİN YAVUZDEMİR İLE YAPILAN GÖRÜŞME (05.11.2004)
Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, heyetimizle makamında yaptığı görüşmede, Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde insan haklarına duyarlı olma sözü verdiklerini ve saygılı olacaklarını, insan onuruna aykırı tutum içine girmeyeceklerini, sadece iddialara dayanarak ve önyargılı bir şekilde konuları kamuoyuyla paylaşarak devletin bazı kurumlarını yıpratmamak gerektiğini, dile getirdiğimiz ihlal iddialarının bugün için yargıda değerlendirilmekte olduğunu, yargının bağımsız olduğunu, bu konuda ne kendisinin ne bizlerin yorum yapma hakkına sahip olmadığımızı belirtmiştir. Heyetin, Vali Yavuzdemir’e, adı geçen failler hakkında disiplin ve ceza yargılaması açısından açığa alma durumunun gerçekleşip gerçekleşmediğini sorması üzerine, Yavuzdemir, “Türkçe konuşuyorum, sanırım konuşmalarım anlaşılıyordur, idari olarak varsa sorumlulukları gerekli soruşturma yapılır” şeklinde yanıt vermiştir. Yavuzdemir, ayrıca kolluğun silah kullanma yetkisi ve hallerinin yasada tanımlanmış olduğunu ve ceza gerektirip gerektirmediğinin ise Türk mahkemelerinin takdirinde olduğunu eklemiştir.

TRABZON CUMHURİYET SAVCISI HÜSEYİN GÜLER İLE YAPILAN GÖRÜŞME (05.11.2004)
İnsan Hakları Heyetimiz, Cumhuriyet Savcıları Hüseyin GÜLER ve Yakup İnal DEMİR ile savcılık makamında aynı anda görüşme gerçekleştirmiştir.

Heyetin, Trabzon’ da yaşam hakkına, işkence ve gayrı insani muamele yasağına ilişkin gerçekleşen ihlalleri araştırmak ve konuyla ilgili kamuoyuna ve yetkili makamlara iletilmek üzere bir rapor hazırlama istencini C. Savcısı Hüseyin Güler’ e iletmesi üzerine; Savcı Güler, gerçekleşen olaylar hakkında bilgi sahibi olduğunu, son iki yıldan beri güvenlik güçlerinin aldıkları insan hakları eğitimleri nedeniyle insan hakkı ihlallerinin yaşanmadığını ileri sürerek sözlerine başlamıştır.

Güler daha sonra, Aydın Ay isimli başvurucunun Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde maruz kaldığı işkence iddiasına dair, basın savcılarının tespiti üzerine hazırlık tahkikatı başlattıklarını, olayda işkence olup olmadığını henüz bilmediklerini, şahsın iddiasına göre elinde darp cebir olduğunu gösterir rapor olduğunu ancak bu raporun kendilerinde olmadığını, bu olayda savcılık açısından gerçekleşmiş yasal bir gözaltı işleminin olmadığını, savcılığın bilgisi ve oluru olmadan sanıkların gözaltına alınamayacağını, gözaltında tutulamayacağını ve aynı şekilde savcılığın bilgisi olmaksızın polisin sanığı salıveremeyeceğini; bu nedenle Aydın AY vakasında gözaltının söz konusu olmadığını belirtmiştir. Heyet üyelerinin bu vakada işkence emarelerinin olduğunu ve tıbbi raporun olduğunu belirtmesi üzerine Savcı Güler, işkence vakasından bağımsız olarak kolluk görevlilerince, cumhuriyet savcısının izin ve onayı olmadan zanlıları gözaltına alınamayacağını ve salıverilemeyeceğini eklemiştir. Güler, ileri sürülen iddialar doğrultusunda hazırlık dosyasının bu yönünü de araştıracağını, Polisin resmi üniforma ve yetkisini kendisinin veya başkasının çıkarına kullanması iddiasının çok ciddi bir iddia olduğunu ifade etmiştir.

Heyet üyelerinin, polislerin tutuklanması veya açığa alınmasının yargılamanın adil gerçekleşmesi için söz konusu olup olmadığını sormaları üzerine, Güler, ancak eldeki delillerin bunu gerektirmesi durumunda gereğini yapacaklarını; ancak iddia olunan raporu henüz göremediklerini, polis memurlarını açığa alma konusunun ise idarenin tasarrufunda olduğunu, çünkü esasen açığa alma durumunda aklanma halinde memurun herhangi bir zararının da oluşmadığını, böylesi bir işlemi gerçekleştiren idarenin uygulamasından da memnuniyet duyacağını belirtmiştir. Güler, ayrıca, heyet üyelerine, gerçekleşen olaylar hakkında daha somut bilgi veremeyeceğini, hazırlık soruşturmasının gizli olduğunu, ancak savcılık olarak gerekeni yapacaklarını, Aydın Ay’ ın da derhal en yakın cumhuriyet savcılığına veya kendilerine gelerek varsa şikayetlerini ileri sürmesini, elinde olduğunu iddia ettiği raporu da sunmasını beklediğini ifade etmiştir.

Savcı Güler, Muhammet TOPALAK adlı bir yurttaşımızın Maçka’ da 10.08.2004’ de polis tarafından öldürülmesine ilişkin iddialara yönelik olarak, olay günü Maçka Emniyet Müdürlüğüne gelen bir ihbar üzerine, Maçka Emniyet Müdürlüğüne bağlı güvenlik görevlilerinin barikat kurduğunu, maktulün ise içinde bulunduğu araç ile barikatı geçince polisin ateş açtığını ve bunun sonucunda Topalak’ ın yaşamını yitirdiğini, ateş eden polis hakkındaki davada Mahkeme’nin kararını verdiğini ve kararın henüz kesinleşmediğini ifade etmiştir.

Heyet üyelerinin, Emin TURAN isimli yurttaşımızın Trabzon ili Vakfıkebir ilçesi Çarşıbaşı semtinde 28.10.2004’ de polis tarafından öldürülmesi olayına ilişkin Savcı Güler’ e sorular yöneltmesi üzerine ise, savcı Güler, dosyaya Vakfikebir Savcılığının baktığını, aynı gün birden fazla hırsızlık ihbarı olduğunu, polisle hırsız arasında kovalamaca yaşandığını, öldürülen şahsın elinde tabancası olduğunu ve 13 mermili şarjörden birisinin silahın haznesinde ve atışa hazır vaziyette olduğunu, olayı soruşturan savcının, polisin ateş etmesini nefsi müdafaa olarak mütalaa ettiğini ve bu nedenle de polisi tutuklama gereği duymamış olduğunu, konuya ilişkin Adli Tıp raporunu beklediklerini, polisin haksız tutuklanmasının insan hakkı ihlali anlamına geldiğini, polisin tutuklanması ve sonrasında beraat etmesi durumunda bu defa onun hakkının ihlal edilmiş olacağını ileri sürmüştür.

C.SAVCISI YAKUP İNAL DEMİR İLE YAPILAN GÖRÜŞME (05.11.2004)
Cumhuriyet Savcısı Yakup İnal DEMİR’ in, gerçekleşen ihlallere ilişkin somut bilgi vermekten imtina etmesi nedeniyle heyette bulunan avukatların dosyayı incelemelerinin mümkün olup olmadığının sorulması üzerine ise, Savcı Demir, hazırlık soruşturmasının gizli olduğunu, inceleme isteyen avukatların dosyanın tarafı olmadığını ve bu nedenle heyet üyesi avukatların talebini reddettiklerini sözlü olarak belirtmiş ve yazılı talepte bulunulması durumunda ise yazılı olarak da reddedeceklerini belirtmiştir.

Bunun üzerine İnsan Hakları Heyeti’nde yer alan avukatlar, dosya inceleme talebini içeren 05.11.2004 tarihli dilekçe sunmuş ve C. Savcılığı da, CMUK’ da hazırlık soruşturmasının, soruşturmanın selameti açısından esasen gizli olduğu, bunun istisnalarının da 143. md ve devamında belirtildiği ve talepte bulunan avukatların da dosyada taraf sıfatı, vekil veya müdafilik gibi bir görevlerinin de olmadığı gerekçesiyle talebi yazılı olarak reddetmiştir.

TRABZON EMNİYET MÜDÜRÜ RAMAZAN AKYÜREK İLE YAPILAN GÖRÜŞME (05.11.2004)
Heyet üyeleri, 6 Kasım 2004’de Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ile makamında bir görüşme gerçekleştirmiş ve ileri sürülen ihlal iddialarına yönelik olarak kendisinin bilgisi sorulmuştur. Akyürek, heyetin ileri sürdüğü vakaların tamamının adliyeye intikal ettiğini, adalete intikal etmiş olayların idari tasarruflarla üzerinin örtülemeyeceğini, dolayısıyla bu konuda kaygılı olmaya gerek olmadığını, adaletin vereceği karara saygılı olacaklarını belirtmiştir.

Akyürek ayrıca, polislerin Aydın Ay’ı gözaltına aldıklarının doğru olduğunu, gözaltına alındığını kabul ettiklerini, Aydın Ay’ ın gözaltına alınması, gözaltı tutanaklarının tanzimi ve C.Savcının olurunun alınması konularında usule aykırılığın bulunduğunu, bu nedenle olaya dair idari tahkikat başlattıklarını; ancak iddiada bulunan kişinin 43 adet suç kaydının bulunduğunu, bunların adli sicil kaydı değil Emniyet Müdürlüğü kayıtları olduğunu, gece saat 01:30 dolaylarında elinde levye olduğu halde Aydın Ay isimli şahsın gözaltına alındığını, kanaatince bunun gözaltına alma açısından yeterli şüpheyi oluşturduğunu, gözaltına alındıktan sonra şahıs hakkında ayrıca arama kaydına rastlandığını, tam olarak hangi nedenle gözaltına alındığı, hangi nedenle tutulduğu ve neden salıverildiği konularında ise, bunların olayın detayları olması nedeniyle detaylar hakkında bilgi vermek istemediğini belirtmiştir.

Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ayrıca, iddiada bulunan kişiye göre olaylara farklı ve temkinli yaklaştıklarını, örneğin iddiada bulunanın bir C.Savcısı olmasının başka, Aydın AY olmasının ise başka olacağını; bunun insanlar arasında negatif ayırımcılık yapmak olmadığını, ancak iddiada bulunanın eski sabıkalı veya suçlu olması halinde yaklaşım ve uygulamalarının genellikle böyle olduğunu, temkinli yaklaştıklarını, şahsın geçmişi nedeniyle kuşkulu yaklaştıklarını ve bu nedenle araştırma yaptırdıklarını eklemiştir. Heyet üyelerinin, Ay’ ın elinde bir tıbbi rapor olduğunu belirtmesi üzerine ise, Aydın Ay’ın bir yıl önce İstanbul polisi hakkında da benzer suçlamayla suç duyurusunda bulunduğunu ve aynı iddiasında aynı kolunun aynı yerinde kırığın olduğuna dair raporu olduğunu ve bu raporu getirtip tespit ettiklerini, Trabzon Numune Hastanesinden verilen raporun bilimsel yanılma neticesi verilmiş olabileceğini ve aslında eski kırığa ilişkin olabileceğini eklemiştir. Akyürek, devamla, Aydın Ay’ın gözaltına alınırken 4 kez rapor alındığını; ilk üçünde darp cebir izi olmadığının yazılı olduğunu ve dördüncüsünde de darp tespiti yapıldığını, bu raporun da kendilerinde bulunmadığını, şahsın basına yansıyan anlatımlarında böyle bir rapor aldığını iddia ettiğini bildiklerini eklemiştir.

Akyürek ayrıca, işkence iddiası nedeniyle idari tahkikat için bir Emniyet Müdür Yardımcısının görevlendirildiğini, idari açıdan polislerin ifadelerinin alındığını, savcının henüz cezai yönden ifadelerini almadığını belirtmiştir.

Emniyet Müdürü Akyürek, Trabzon / Vakfıkebir’de Emin TURAN isimli maktulün polis tarafından ateş açılması suretiyle öldürülmesi ve Muhammet TOPALAK isimli maktulün de Maçka’ da polis tarafından ateşli silahla vurularak öldürülmesi olayına dair ise, her iki olayda da polis memurlarını makamında detaylı dinlediğini, her iki olayda da öldürme amaçlı ateş etmediklerini, polisin silah kullanma yer ve yetkisinin kanun tarafından tarif edildiğini, insan hakları konularındaki yasal gelişmelerden ve insan yaşamını öne çıkaran gelişmelerden memnuniyet duyduklarını belirtmiştir.

Akyürek ayrıca Maçka’da Muhammet Topalak isimli yurttaşın polis tarafından öldürülmesi olayında polisi kusurlu bulduğunu, ateş açan polis memurunun Mahkemece tutuklanması sonucunda tutuklanma nedeniyle zorunlu olarak açığa aldıklarını ve tahliyesiyle birlikte tekrar göreve başlattıklarını; diğer vakalarda ise açığa alma uygulamasına başvurmadıklarını, söz konusu polislerin birkaç yıllık (3 ve 5) meslek deneyimi olduğunu belirtmiştir.

Heyet üyelerinin Trabzon ili Vakfıkebir ilçesi Çarşıbaşı semtinde Emin Turan isimli yurttaşın öldürülmesine ilişkin ne tür işlemleri başlattıklarını sormaları üzerine ise, bu vakada, polis ile hırsızlık olayının zanlısının (olayımızda maktulün) karşı karşıya geldiklerini ve polise silah doğrultulduğu için polisin de ateş ettiğini; ateş etmese şu anda onun yerine söz konusu polisin ölmüş olacağını, atış mesafesinin 10 metreden az bir mesafe olduğunu, bu olayda polisin tutuklanmadığını ve kendilerinin de ateş eden polis memurunu açığa almadıklarını, ancak ileride tutuklanması durumunda ya da gerek görmeleri durumunda açığa alabileceklerini ifade etmiştir.

Emniyet Müdürü Akyürek ayrıca, polisin insan hakları bilgi ve deneyimini arttırmak için eğitim çalışmaları yaptıklarını, eğitim seminerleri düzenlediklerini, geçmiş ay içinde dahi iki eğitim semineri gerçekleştirdiklerini, konu hakkında görüştüğümüz cumhuriyet savcısının da insan hakları konularında eğitimli biri olduğunu ve zaman zaman emniyet mensuplarına eğitimler verdiğini eklemiştir.

TRABZON NUMUNE HASTANESİ BAŞHEKİMİ İç Hastalıkları Uzm. Dr. MUSTAFA AYDOĞDU İLE YAPILAN GÖRÜŞME
Heyet üyelerinin, Trabzon Numune Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Mustafa AYDOĞDU ile 8 Kasım 2004’ de saat 11:55’ de odasında yaptığı görüşmede, Aydın AY isimli kişinin işkence görmüş olduğunu ileri sürerek muayeneyi yapan hekimi yanılttığını, teşhisi koyan hekimin yanılmış olabileceğini, adı geçen şahsın geçmişte de polisler hakkında bu tür şikayetlerinin olduğunu, kendisinin röntgen filmlerini istetip incelettiğini ve kendisinin iç hastalıkları uzmanı olması nedeniyle konu ile ilgili anatomik bilgileri hatırlamadığını ancak anladığı kadarıyla kırıkların ön kol uç kısmında olduğunu, bu tür kırıklarda eski kırık ile yeni kırık konusunda hekimlerin yanılgıya düşebildiklerini, hatta normal kırıklarda dahi eski kırık ile yeni kırık konusunda hekimlerin zaman zaman yanılabildiklerini belirtmiştir. Heyet üyelerinin söz konusu tıbbi raporu veren doktorun bu alanda uzman olup olmadığını sorması üzerine ise “kendisi uzmandır ancak o da yanılabilir” demiştir. Heyet üyelerinden avukat olanların aynı zamanda mağdurun müdafileri olmaları sebebiyle hasta hakkında tutulan dosyayı inceleme taleplerine ise Başhekim Mustafa Aydoğdu, dosya hakkında gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Aydoğdu ayrıca ilgili dosyanın şu anda kendilerinde olmadığını ve kırığın eski mi yeni mi olduğu hususunun araştırılması için Adli Tıbba gönderdiğini belirtmiştir.

Acil Tıp Uzmanı Dr. HASAN M. HÜSEYİNOĞLU İLE YAPILAN GÖRÜŞME (Aydın AY’ın işkence ve kötü muamele gördüğüne dair rapor veren Trabzon Numune Hastanesi Hekimi)
Heyet üyeleri, başvurucu mağdur Aydın Ay’a işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı doğrultusunda tıbbi rapor veren Trabzon Numune Hastanesi hekimlerinden Dr. Hasan M. HÜSEYİNOĞLU ile 08.11.2004’ de saat 12:15’ de Acil Servis Şefi odasında yaptıkları görüşmede, konuyla ilgili bilgisini sormuştur. Bunun üzerine, Dr.M. Hüseyinoğlu, kendisinin acil servis şefi olduğunu ve acil tıp uzmanı olduğunu,olayı ve hastayı çok net hatırladığını 28.10.2004 tarihinde öğlene yakın bir saatte Aydın AY isimli kişinin sivil polisler eşliğinde adli rapor için kendisine getirildiğini, şahsın ısrarla “…ben rapor istemiyorum, bırakın gideyim. Ben başka bir şey istemiyorum..” dediğini, bu beyan üzerine şahsın oraya rapor alınmak üzere geldiğini nereden bildiğini kendince düşündürücü bulduğunu, bunun üzerine şahsın içinde bulunduğu kaygılı halden ve beyanlarından hareketle, durumdan kuşkulandığını, yanında bulunan polisleri dışarı çıkarıp şahsı detaylı bir muayeneden geçirdiğini, şahsın astım şikayeti üzerine kendisini bu yönden de muayene ettiğini ve somut astım belirtilerini tespit ettiğini, şahsın kendisine “…bana işkence yaptılar, beni dövdüler, elektrik verdiler, hayalarımı sıktılar, kolumu kullanamıyorum, çok ağrıyor..” dediğini, kendisinin de şahsın elbiselerini çıkarttırıp şahsın vücudunda darp ve cebir izlerini tespit ettiğini, bunun tespiti için ayrıca röntgen filmlerini çektirdiğini, röntgen filmlerini inceleyip kırığı gördüğünü ancak teyit için hasta ile birlikte filmleri uzman ortopedi doktoruna gönderdiğini, ortopedi doktorunun da görüşünü aldıktan sonra şahsın kolundaki yeni kırığı da rapor ettiğini, esasen şahsın vücudundaki tüm iz ve emareleri, ağrılı yerleri, bulguları detaylı olarak adli raporuna yansıttığını, şahsın vücudunda özellikle de her iki bacağında birbiri üzerine gelen çapraz izler olduğunu tespit ettiğini ve tüm bunların raporda kayıtlı olduğunu belirtmiştir.

Dr.M. Hüseyinoğlu, tıbbi raporu tanzim ettikten sonra polislere raporu teslim etmek istemediğini, ancak polislerin ısrarı üzerine 4 (dört) nüsha halinde düzenlenen raporun bir suretini teslim ettiğini, teslim alan polisin yaka numarasını aldığını, bu raporun kaybolabileceği kaygısıyla tedbirini de aldığını, polislerin bir sureti alıp gittikten sonra şahsın tedavilerinin kendileri tarafından yapıldığını, kırık olan kola da kendileri tarafından alçı yapıldığını; sonrasında şahsın aslında önceki geceden başlayarak öncesinde üç kez adli rapor için getirildiğini ve her üçünde de vücudunda darp ve cebir izi olmadığına dair rapor verildiğini; dolayısıyla da kendisine muayeneye geldiği esnada şahsın rapor hakkındaki ön bilgisinin buradan kaynaklandığını öğrendiğini, böylece şahsa dair kuşkusunun giderilmiş olduğunu ifade etmiştir.

Dr.M. Hüseyinoğlu, heyet üyelerine ayrıca, kendisinin hekimlik meslek etiğinden asla ödün vermediğini, başkalarının kendisi hakkında farklı olduğunu belirten şeyler söylediklerini, oysa kendisinin gerçekte tek farkının belki de meslek etiğine uygun davranması olduğunu, doğruyu yalnızca doğru olduğuna inandığı için yaptığını, başkalarının kendisini takdir edip etmemesini de beklemediğini, bunun kendisinin hekim ve insan olarak yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir.

DİĞER GÖRÜŞMELER:

TRABZON İLİ VAKFIKEBİR İLÇESİ ÇARŞIBAŞI SEMTİNDE POLİS TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN MAKTUL EMİN TURAN’ IN BABASI AHMET TURAN İLE YAPILAN GÖRÜŞME (06.11.2004)
Mağdur Ahmet TURAN, olayın gerçekleştiği 28.10.2004 tarihinde kendisinin Şimşirli Köyü’nde olduğunu, çocuklarının ise Trabzon’daki evlerinde bulunduğunu ileri sürerek heyet üyelerine şu aktarımlarda bulunmuştur: “Benim oğlum geçmişte bazı suçlar işlemiştir ama hiç adam vurmamıştır. Benim oğlum vurulmayı hak etmemiştir. Bence oğlumu başka sebeplerle ortadan kaldırmak istediler. Bize anlatılan olay ise bence kurgulanmıştır. Bu olayda kuşkulandığım önemli bir nokta, olaydan sonra bize ulaşabilecekleri birden fazla telefon olmasına rağmen, neden bize veya oğlumun üzerinde bulunan kimlikteki akrabamızı olan aileye ulaşılmamasıdır. Bize olaydan 2 gün sonra haber verdiler. Oğlumun iddia edilen evlerden hırsızlık yaptığına aklım ermiyor. Bence olay başka bir şekilde olmuştur. Olayın aslını şu anda cezaevinde olan Cevat AKKAYA biliyor olmalı, ama gerçeği anlatır mı anlatmaz mı bilemem. Benim oğlumun minibüsünü getirmesi için anahtarı ona vermesi akıl işi değil çünkü Cevat o arabayı 100 metre bile süremez. Minibüs kullanamadığı için Trabzon’dan Vakfıkebir’e kadar götürmesi mümkün değildir. Vaktiyle, şu anki gelinlerimden biri oğlumla kaçmıştı. Bunun üzerine Savcı beni tutuklamaya sevk etmişti. Bu olayda ise polis adam öldürmüştür. Polisi tutuklamaya sevk etmiyor. Savcı tedbiren de olsa tutuklama yoluna gitmiyor. Ben adalete güvenmek isterim. Ancak kanaatimce bu olayın üzeri örtülmeye çalışılacak ve adalet tecelli etmeyecek. Davamı insan hakları derneğinin izlemesini ve mümkün ise davaya bakmak üzere avukat görevlendirmelerini de istiyorum. Bu olayda baskıya karşı koyabilecek kişilerin hukuksal desteğine ihtiyacım olacak…”

Mağdur Ahmet Turan, heyet üyelerine ayrıca olayın iddia edildiği kadar basit bir olay olmadığını ve karmaşık ilişkileri de içeren bir olay olduğunu belirtmiştir.

TRABZON İLİ VAKFIKEBİR İLÇESİ ÇARŞIBAŞI SEMTİNDE EMİN TURAN’ IN POLİS TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMESİ AYNI OLAYINDA HIRSIZLIK İSNADIYLA CEZAEVİNDE TUTUKLU OLAN CEVAT AKKAYA İLE YAPILAN GÖRÜŞME (06.11.2004)
Emin Turan isimli yurttaşımızın Trabzon ili Vakfıkebir ilçesi Çarşıbaşı semtinde, polis tarafından öldürülmesi olayına ilişkin olarak cezaevinde bulunan Cevat AKKAYA ile heyet üyelerinden Av. Abdulvahap Ertan ve Av.Melihe Yıldırım Vakfıkebir Cezaevi’ nde görüşmüşlerdir. Akkaya, heyet üyelerinden Av. Ertan ve Av. Yıldırım’ a şu beyanlarda bulunmuştur:

“…Ben olay öncesi Trabzon’a gidip Emin Turan’a ait olan arabayı alıp getirecektim. Emin’ den ayrılıp yola çıktım. Bir arabaya el kaldırdım. Aracın durup beni aldığı esnada, aracın polis arabası olduğunu anladım. Bana “arabaya bin!” dediler, o esnada araçta iki tane polis vardı. Az sonra biri indi. Emin’in olduğu yere doğru gitti. Diğeri beni alıp önce olay yerinin yanındaki petrol istasyonuna gittik. Orada bulunanlara sorup “az önce Trabzon’a buradan araç gider mi diye soran şahıs bu muydu?” diye sordu. Onlar da “hayır” diye yanıtlayınca, arkadan dolanıp Emin’ in bulunduğu yere doğru geldi. Polisler aracın polis aracı olduğunun anlaşılmaması için aracın farlarını söndürmüşlerdi. Gece saat 21.30 civarındaydı. Bu esnada ben diğer polisin yüzünü net görüyordum.”.vurdum onu!” diye bağırıyordu. Emin’i vuran polisin “dur!” diye ikaz ettiğini duymadım. Ama belki de ben aracın içinde olduğum için duymadım. Olaydan sonra olayı görüp duyduğunu ve Emin’in silah doğrulttuğunu söyleyen kadının ifadesi doğru değil. Olay yerinde ben ve Emin’den başka kimse yoktu. Benim bildiğim kadarıyla Emin’de silah yoktu. Gündüz de Emin’in yanındaydım o zaman da silahı yoktu. Emin’de silah olsa polisin onu vurması mümkün değildi. Bence Emin’in kaçma ihtimali de yoktu. Ben önce vurulanın kim olduğunu bilmediğimi söyledim. Fakat sabah karakola gelen sivil ekip “…vurulan Eyüp değil Emin’dir. Senin dayın oğlu Emin” dediler.

Kendisiyle görüşen heyet üyeleri, Cevat Akkaya’nın, detay bilgi gerektiren sorulara cevap vermekten özenle kaçındığını ve “şuurum yerinde değildi, hatırlamıyorum” gibi kaçamak cevaplar verdiğini ve korku içinde olduğunu gözlemlemiştir. Heyet üyeleri ayrıca Akkaya’nın kendilerine kimden ve neden korktuğunu söylemediğini not etmektedir.

KENDİSİNE GÖZALTINDA BULUNDUĞU TRABZON EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NDE İŞKENCE YAPILDIĞINI İDDİA EDEN MAĞDUR AYDIN AY İLE YAPILAN GÖRÜŞME
İnsan Hakları Heyeti, mağdurun Trabzon’ da bulunmaması nedeniyle mağdur Aydın AY ile telefon görüşmesi yaparak konuya ilişkin şikayet başvurusunu almıştır. Mağdur, kendisine gözaltında işkence yapıldığını, elektrik verildiğini, hayâlarının sıkıldığını, vücudunda darp izlerinin olduğunu be bunun ayrıca delil olması bakımından fotoğrafla görüntülendiğini ve CD’ ye yükletildiğini, kolunun birkaç yerinden kırıldığını, geçmişte kolunun aynı yerinde herhangi bir kırık olmadığını, polislerin gözaltında kendisinden para talep ettiğini ancak parasının olmaması üzerine kendisine zorla üç adet senet imzalattırıldığını, uğradığı haksızlığın takipçisi olacağını, hakikatin ortaya çıkması için konunun takipçisi olacağını, geçmişte de Giresun’da kendisine işkence yapıldığını ve bunun 1990/244 sayılı dosya üzerinden mahkeme kararıyla sabit olduğunu ve işkence yapan polislere başka dosya numarası üzerinden ceza verildiğini belirtmiştir. Başvurucu mağdur Aydın Ay, ayrıca, kendisinin geçmiş Emniyet kayıtlarının her defasında önüne çıktığını, mahkemede beraat etmesinin Emniyet Müdürlüğü görevlileri için bir şey ifade etmediğini, Emniyet Müdürünün kendisinin 43 dosyasının olduğunu söylemesinin ise haksızlık olduğunu ve polislerin aklanması için bunun söylendiğini, önemli olanın kaç suçtan sabıkasının olduğunun araştırılması olduğunu eklemiştir.

TRABZON BAROSU İLE YAPILAN GÖRÜŞME ( 08.11.2004 )
İnsan Hakları Heyeti, Trabzon Baro Başkanı Av.Mehmet ŞENTÜRK ve Baro İnsan Hakları Komisyon Başkanı Av. Ömer Faruk ALTUNTAŞ, Baro YK üyesi ve İnsan Hakları Komisyonu Başkan Yardımcısı Av.Ayşegül YILMAZ ve Baro İnsan Hakları Komisyonu üyesi Av.Adem KASAP ile 08.11.2004 tarihinde bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Trabzon Barosu temsilcileri, İnsan Hakları Heyetiyle yaptıkları görüşmede, Baro olarak temel prensiplerinin hukukun üstünlüğü olduğunu, Trabzon Cumhuriyet Savcısının, Aydın AY’ a işkence yapılması iddiasıyla ilgili suç duyurusu olmaksızın basından takip ettiği ve saptadığı iddialar üzerine kendiliğinden hazırlık soruşturması başlatmasının takdire değer bir gelişme olduğunu, olayın hassasiyeti nedeniyle C.Savcısının da temkinli olduğunu, esasen bölgelerinde sistematik işkence olmadığını, bireysel vakaların olduğunu, bu bireysel vakalarda da Karadeniz insanının fevri davranışlarının etkisi olduğunu, ayrıca insan hakları konularında Türkiye’deki hızlı gelişmeye jandarma ve polisin, insan hakları savunucuları, Barolar ve Sivil Toplum Kuruluşları kadar hızlı uyum sağlamasının beklenmesinin de çok gerçekçi olmadığını, kolluk için başarı ölçüsünün çok kere adli vakalarda mahkemelerin şüphelileri tutuklaması olduğunu belirtmişlerdir. Heyetin ayrıca, Savcının avukat kimliği olan heyet üyelerinin dosyayı müdafi sıfatıyla inceleme talebini reddettiğini hatırlatması üzerine, Baro temsilcileri, aslında gizlilik kavramının da tartışılan bir kavram olduğunu, burada gizliliğin avukat aleyhine olacak şekilde uygulandığını, AİHM’ nin Türkiye aleyhine karara bağladığı dosyalarda daha çok bire bir işkence yapıldığı için değil de, daha çok işkence konularında yeterli ve etkin soruşturma yapılmadığı için mahkum edildiğini belirtmişlerdir.

Baro yöneticileri ayrıca, mağdurlara adli yardım hizmeti sunduklarını, insan hakları konularında stajyer avukatları ve meslektaşlarını eğitmeye özen gösterdiklerini, insan hakları konularında kendini yetiştiren meslektaşlarının sınırlı sayıda olduğunu, Baro olarak bu konularda çok da deneyimli olmadıklarını fakat kararlı olduklarını, il insan hakları kurulunda da temsil edildiklerini, son zamanlarda yaşanan olaylar hakkında basına yansıyan bir demeçlerinin olmadığını, esasen basını bir araç olarak kullanmak istemediklerini, hassas konularda basını kullanmanın yanlış olduğuna inandıklarını, sessiz düşündüklerini, Baro İnsan Hakları Komisyonlarının ayda bir toplanması nedeniyle henüz konuyu ele almadıklarını, ancak bu ve benzer konulardaki başvurulara Baronun müdafilik veya adli yardım mekanizmalarını kullanarak hukukçu desteği sunabileceğini, esasen işkence iddiasına dair bu olayda etkin bir tahkikat yapıldığına inandıklarını, hukukun üstünlüğüne bağlılığı ve insan haklarına saygıyı savunduklarını belirtmişlerdir.

TRABZON TABİPLER ODASI BAŞKANI Çocuk Hastalıkları Uzman Dr. Ahmet ÖMEROĞLU İLE YAPILAN GÖRÜŞME (08.11.2004)
İnsan Hakları Heyetimiz, Trabzon Tabipler Odası Başkanı Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr.Ahmet ÖMEROĞLU ile Trabzon Tabipler Odası Yönetim Kurulu üyeleri Dr.Osman BULUT, Dr.Metin BAKKALOĞLU, Uzman Dr.Hasan İNANOĞLU ‘nun da hazır bulunduğu esnada 08.11.2004 tarihinde saat 19:20’ de Tabipler Odası binasında bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Trabzon Tabipler Odası Başkanı Uzm. Dr. Ahmet Ömeroğlu, hem bir yurttaş hem de bir hekim olarak, Türkiye’deki insan hakları konularındaki yasal gelişmelerden memnuniyet duyduğunu, Türkiye toplumunun bunları hak ettiğini, ancak bu konularda çok geç kalındığını, AB süreci kapsamında yapılan yasal düzenlemelerden memnuniyet duyduğunu ancak sırf AB istiyor diye yapılıyor olmasının kendisini üzdüğünü, yurttaşımız istiyor ve yurttaşımız hak ediyor diye yapılıyor olsa daha da memnun olacağını, yurttaşa daha çok hak tanınmasının önemine inandığını ve verilen hakların bir daha geri de alınamadığını belirtmiştir. Dr. Ömeroğlu, heyetimize ayrıca, İnsan Hakları Derneğinden ve STK’ lardan beklentisinin nasıl ki yurttaşlara yapılan tektük işkenceleri kamuoyuna duyuruyorlarsa, aynı şekilde yurttaşların da kamu personellerine yaptıkları yanlışları ortaya çıkarabilmeleri olduğunu belirtmiştir. Heyet üyelerinin, kendisine, Trabzon ve Gümüşhane illerindeki işkence iddialarını ve Gümüşhane’ de gerçekleşen vakayla ilgili olarak Gümüşhane Valisinin doktor hakkında soruşturma başlattığını ve Trabzon’da ise hekimin mağdur Aydın Ay’ a yapılan işkencenin tıbbi teşhisinin ve dolayısıyla raporunun hatalı olduğu şeklindeki resmi ağızlardan yapılan açıklama ve yaklaşımların hatırlatılması üzerine ise Dr. Ömeroğlu, bunları ilk defa bizden duyduğunu, ancak kendilerinin hekim olarak ve Trabzon Tabip Odası olarak daima bilimsel bulgunun ve meslek etiğinin yanında olduklarını, baskı ile raporların değiştirilmesini kabul edemeyeceklerini, böyle bir durum yaşandığında daima hekimin yanında yer alacaklarını ifade etmiştir.

Dr. Ömeroğlu ayrıca, Devletin sistematik işkence yapmadığını, sadece münferit vakaların olduğunu, ancak Devletin bunlardan da dolayısıyla sorumlu olduğunu, Devletin bu vakaların üzerine kararlılıkla gitmesi gerektiğini, Devletin yıpratılmasından ulusal ve uluslararası alanda zarar göreceğimizi, insanlarını baskı altına alan devletlerin gerçekte hiç de güçlü olmadıklarını, Saddam rejiminin bunun en çarpıcı örneği olduğunu, insanı öne çıkaran ve insanı ile büyüyen devletlerin gerçekte güçlü olduğunu, bu yaklaşımlar çerçevesinde yaklaşan STK’ lar ile ortak çalışabileceklerini belirtmiştir.

GÜMÜŞHANE’ DE GERÇEKLEŞEN GÖRÜŞMELER:

RESMİ GÖRÜŞMELER:

GÜMÜŞHANE VALİSİ VEYSEL DALMAZ İLE YAPILAN GÖRÜŞME (05.11.2004 )
İnsan Hakları Heyeti, öncelikle Gümüşhane’de bulunma gerekçelerini anlatmış ve yaşam hakkı ve işkence yasağına yönelik ihlallerden dolayı Gümüşhane’ye geldiklerini belirtmiş ve geliş amaçlarını aktarmıştır. Bunun üzerine Vali Veysel Dalmaz, heyet üyelerine, öncelikle güvenlik görevlilerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren köylüler vakası hakkında bilgi sahibi olduğunu, Şiran’da güvenlik güçlerinin yanlışlıkla iki genci öldürdüklerini, olay gerçekleştikten sonra kendisinin göreve başladığını, olaydan sonra derhal Şiran’a gidip cenaze törenine katıldığını, Terörle Mücadele Şubesi’ nde görevli güvenlik güçlerinin yaptıkları işten kaynaklı psikolojik sebeplerle zaman zaman herşeye kuşkuyla yaklaştıklarını, dolayısıyla bu olayın da böyle bir nedenle gerçekleşmiş olabileceğini, olayı araştırmak için Jandarma Genel Komutanlığından ve İçişleri Bakanlığından müfettişlerin gelip incelemeler yaptığını, hazırladıkları raporu şu an itibariyle Bakanlığa sunmuş olmaları gerektiğini, ancak raporun kendisine henüz ulaşmadığını, bu olayda henüz herhangi resmi bir açıklama yapılmadığını, ancak şahsi görüşü olarak olayda sorumluların ihmali olduğunu düşündüğünü, olaya karışan askeri birliğin Giresun ilinden geldiğini dolayısıyla kendisinin sorumluların idari ve cezai olarak takibi konusunda yetkili olmadığını, gelen birliğin Kelkit’den kılavuz aldıklarını ve kılavuzun bölgeyi çok iyi bilmediğini, dolayısıyla kılavuz seçiminde de ihmalin olabileceğini belirtmiştir.

Vali Veysel Dalmaz, ayrıca, genel olarak idari işlemlerde görevli şahısların meslektaşlarını koruyucu ya da kayırıcı davranabildiklerini, bu olayda adaletin tecellisinin önemli olduğunu, mağdurların zararlarının telafisi ile ilgilendiklerini, öldürülenlerden birinin geriye eşi ve çocuklarının kaldığını ve Gümüşhane Valiliğinin bu aileyi Şiran’a yerleştirdiğini ve şu an için kiralarını ödediklerini, bu aile için ev yapımına başladıklarını, ölen diğer şahsın ailesi için de ev yapacaklarını belirtmiştir.

Vali Veysel Dalmaz, Torul’da yaşanan işkence iddiası hakkında ise heyet üyelerine, olayı basından öğrendiğini, Cumhuriyet Savcısının konuyla ilgili soruşturma başlattığını, kendilerinin ise disiplin yönünden soruşturma başlattıklarını, işkence gördüğü iddiasında bulunan kişinin psikolojik sorunları olduğunu, ancak yanlış nerede olursa olsun üzerine gitmek gerektiğini, bu olayda sevk ve rapordaki çelişki nedeniyle Şiran Devlet Hastanesindeki doktor hakkında da tahkikat istediğini, Türkiye’de insan hakları ihlallerindeki en önemli nedenlerden birinin ileri soruşturma teknolojilerinin olmayışı ve kullanılmayışı olduğunu belirtmiştir.

Heyet üyelerinin Vali Dalmaz’a, Gümüşhane ilinde yaşanan bu ihlallerin İnsan Hakları İl Kurulunda tartışılıp tartışılmadığına ve aylık ihlal raporlarına yansıyıp yansımadığına ilişkin sorusuna yönelik olarak, Vali Dalmaz, Vali yardımcılarından birine talimat verdiğini ve gereğinin yapılmış olmasının gerektiğini; ancak söz konusu vakaların bu ayki ihlal raporlarına yer almadığını bildiğini ifade etmiştir.

GÜMÜŞHANE İLİ ŞİRAN KIRSALINDA OLCAY BAYRAK VE KENAN ÇUBUK İSİMLİ İKİ KÖYLÜNÜN ASKERLER TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMESİ ve İSMAİL SARI İSİMLİ KÖYLÜNÜN YARALANMASIYLA SONUÇLANAN ASKERİ OPERASYONA İLİŞKİN YAPILAN DİĞER GÖRÜŞMELER

17 EYLÜL 2004 TARİHİNDE GÜMÜŞHANE İLİ ŞİRAN İLÇESİ KIRSALINDA GERÇEKLEŞEN ASKERİ OPERASYON SONRASINDA YARALANAN MAĞDUR İSMAİL SARI İLE GÜMÜŞHANE / ŞİRAN’ DA YAPILAN GÖRÜŞME ( 05.11.2004 )
İnsan Hakları Heyetimiz, Gümüşhane ili Şiran ilçesi kırsalında yürütülen askeri operasyon sonucunda yaralanan sivil köylü İsmail Sarı ile görüşmüş ve mağdur Sarı, heyet üyelerine özetle şu beyanlarda bulunmuştur: “… 17 Eylül 2004 tarihinde, ben ve Olcay BAYRAK, Kenan ÇUBUK, Selahattin ÇUBUKÇU sakini olduğumuz Elmaçukuru Köyünden 450 metre kadar aşağıdaydık. Aşağı mahalledeki evimize doğru gidiyorduk. Saat akşam 8 sıralarıydı. Yukarı mahalle ile aşağı mahalle arası bir km kadardır. Yolu yarılamış gibiydik. O esnada sarı kupası ve beyaz kasası olan bir kamyon geldi. Kelkit’ den gelip Torul’a gitmekte olduklarını söyleyip yolu sordular. Biz de tarif ettik. Ardından bakınca aracın yanlış gittiğini fark ettik. Birkaç dakika geçtikten sonra dönüp geri gelmeyince yanına gidelim de yardımcı olalım dedik. Araca tam yaklaştık ki karartıları fark ettim ve bize doğru ateş edildi. Aracın üzerinden 3 arkadaşım vuruldu. Ben de kolumdan ve bacağımdan yara aldım. “Biz köylüyüz ateş etmeyin!’ dedim. Tam da o esnada bir mermi daha yedim. İçlerinden biri gülerek ‘.komutanım vurduk!’ deyince, komutan da kendilerine dönerek, “..kim size ateş edin dedi?” diye çıkıştı. Sonra yanıma geldiler. Komutan bana dönerek, “size dışarı çıkmayın denmedi mi? diye sordu. Ben de “Hayır, kimse bize böyle bir şey demedi” diye yanıtladım. Çünkü gerçekten de bize kimse böyle bir ikaz yapmamıştı. Köylüler gelinceye kadar bana iyi davranılmadı. Askerin biri ayağı ile göğsüme basıp silahını da bana doğrultmuştu. Sonra Selahattin ile Olcay’ın babası olay yerine geldikten sonra kötü muamele yapmadılar. Bana daha sonra ilk yardım uyguladılar ve bu arada bir asker “komutanım, bu iş bizim üzerimize kalır. İlk mermiyi bunlar attı diyelim” dedi. Daha sonra bir minibüs gelip bizi Şiran Devlet Hastanesine götürdü.

Bize hiçbir şekilde “dur” ihtarında bulunulmadı. Üstelik bizim elimizde ışıldak vardı. Bize üç-beş dakika önce yolu sormuşlardı. Yani bizi evvelce de görmüşlerdi ve bizim köylü olduğumuzu biliyorlardı. Bizim elimizde biri otomatik olmak üzere toplam 3 adet av tüfeği vardı. O gün orada bizden başka kimse de yoktu. Askerlerle başkaları arasında çatışma da olmadı. Bizim buralarda yasadışı örgüt mensubu da bulunmaz. Olayda 2(iki) arkadaşımız öldü. Ben ve Selahattin de yaralı olarak kurtulduk. Yaşadıklarımızdan dolayı şikayetçi oldum.”

MAĞDUR TANIK SELAHATTİN ÇUBUKÇU İLE YAPILAN GÖRÜŞME
Heyet üyeleri, Olcay BAYRAK ve Kenan ÇUBUK isimli sivil köylülerin ölmesi ile sonuçlanan askeri görevlilerin operasyonu esnasında orada bulunan Selahattin Çubukçu isimli köylü ile Şiran’ da görüşerek olaya ilişkin bilgi ve görgüsünü sormuştur. Bunun üzerine Selahattin Çubukçu, heyet üyelerine, yukarıda belirtilen ve mağdur İsmail Sarı’ nın anlattıklarına tamamen katıldığını, bunun dışında Çevrepınar Köyü muhtarının kendisine askeri operasyon yapılacağının ve köylülerin dışarı çıkmaması ikazı geldiğinin söylendiğini belirttiğini, ancak Çevrepınar köylülerinin ise kendilerine böyle bir bilgi verilmediğini söylediğini, muhtarı sonradan askerlerin tehditle böyle ifade vermeye ikna etmiş olabileceklerini ifade etmiştir. Mağdur Çubukçu ayrıca, operasyonun gerçekleşeceğinden ve köylülerin evlerinden dışarı çıkmamaları gerektiğinden köylülerin de bilgisi olması gerektiğini, bunu sadece muhtarın bilmesinin başlı başına hiçbir anlamının olmadığını da belirtmiştir.

OLAYDAN YARALI KURTULAN MAĞDUR İSMAİL SARI’NIN BABASI ALİ RIZA SARI İLE YAPILAN GÖRÜŞME
Mağdur İsmail Sarı’ nın babası Ali Rıza Sarı, heyet üyelerine, kendilerinin böyle bir sonucu hak etmediklerini, olaydan dolayı büyük korku ve panik yaşadıklarını, beklentilerinin yalnızca adaletin işlemesi ve sorumluların yasalar önünde hak ettikleri cezayı alması olduğunu, mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekenin yapılmasını beklediklerini, konuyu TBMM İnsan Hakları Komisyonuna da aktarmamızı istediğini belirtmiştir.

MAĞDURLARDAN BİRİNİN İSMİNİN AÇIKLANMASINI İSTEMEYEN BİR AKRABASI İLE YAPILAN GÖRÜŞME
İsminin açıklanmasını istemeyen ve heyet üyeleriyle görüşen, mağdurlardan birinin akrabası, heyet üyelerine şu aktarımlarda bulunmuştur: “…Askeri görevliler neden ekibi taşıyacak aracı ve kılavuzu Kelkit’ den aldılar, bu konunun araştırılması lazım. Kelkitli bir şahıs buraları da buralıları da tanımaz. Buralı herkes birbirini tanır. Kılavuz buradan alınsaydı böyle bir olay belki de yaşanmazdı.

Muhtar bilgilendirilmemiştir. Olay olduğunda muhtar il dışındaydı ve konuyla ilgili bilgisi yoktu. Zaten önemli olan muhtarın bilgilendirilmesi değil, burada yaşayan halkın bilgilendirilmesidir. Kanaatimce hiçbir köylü, böyle bir askeri operasyonun olacağından bilgi sahibi değildir. Sorduğumuz köylüler böyle bir bilgilerinin olmadığını söylüyorlar. Olayda kesinlikle büyük ihmal vardır. Sorumluların açığa çıkarılması gerekmektedir.”

GÜMÜŞHANE İLİ TORUL İLÇESİ’NDE OKTAY KAYA İSİMLİ MAĞDURUN İŞKENCE GÖRDÜĞÜ İDDİASINA YÖNELİK OLARAK YAPILAN GÖRÜŞMELER

MAĞDUR OKTAY KAYA İLE YAPILAN GÖRÜŞME
Mağdur Oktay Kaya, heyetimizle yaptığı görüşmede şu beyanlarda bulunmuştur: “…17.09.2004 tarihinde saat 21:00 sıralarında Torul Terminali mevkiindeki büfemde ben ve dört arkadaşım oturuyorduk. O esnada Torul Emniyet Müdürü ve dört polis içeri girdiler ”… burası kahvehane mi? Meyhane mi? Büfe mi? Kalkın karakola gidiyoruz” dediler. Büfede alkol sattığım iddiasıyla bizi Karakola götürdüler. Ben kendi arabamla, diğerleri de polis arabasıyla Karakola gittik. Büfemde herhangi bir alkol ürünü yoktu, şişe yoktu, bardak yoktu, içki satıldığına ilişkin herhangi bir emare yoktu. Karakolda komiser (İlçe Emniyet Müdürü) lokal veya dinlenme yeri olarak kullandıkları yerde oturuyordu. Beni parmağıyla işaret ederek çağırdı. Masanın bir tarafında ben, diğer tarafında komiser oturuyorduk. Elinde içmekte olduğu Uzun Tekel 2000 sigarası vardı. Diğer eliyle sol bileğimi tutup sigarasını bileğimin dört yerine vurup bileğimde söndürdü. “Seni sinkaf ederim. Kendini ne sanıyorsun!” şeklinde tehdit ve hakaretlerde bulundu. Ben bu arada ona vurmamak için kendimi çok sıktım ama karşılığını vermedim. Lavaboya gideceğimi söyleyip birkaç adım attım ve koridorda düşüp bayılmışım. Ben müdürün yanında iken diğerlerinin ifadeleri alınıyordu. Diğerleri de koridorda bekliyordu. Ben bayıldıktan sonra benimle birlikte büfeden getirilen Ercan ATASOY, Bahadır ÖZTEKİN ile polisler beni hastaneye götürmüşler.

Ben daha sonra hastanede kendime geldim. Doktora kolumdaki kızarıklıkların sigara söndürülmesine bağlı olduğunu söyledim. Doktorun ne yanığı olduğunu ve ne zaman yapıldığını bilemeyeceğini söylemesi üzerine, ben de kendisine, Gümüşhane Devlet Hastanesine sevk edilmek istediğimi söyledim. Polisler bana vazgeçmemi, beni tekrar Karakola götürmeyeceklerini, raporumu alıp evime gitmemi söylediler. Benim talebim üzerine doktor beni sevk etti. Torul’da beni sevk eden doktorun muayenesi ve sevk yazması esnasında polisler benimle doktoru hiç yalnız bırakmadılar. Torul’ da alkol muayenesi de yapıldı. Bende alkol çıkmadı, diğerlerinde çıktı. Onlar Trabzon’da alkol almış ve Torul’a öyle gelmişlerdi.

Daha sonra Yavuz Yıldırım ŞAHİNÖZ isimli arkadaşım ile birlikte Gümüşhane’ye gittim. Orada vücudumdaki yanıkların sigara yanığı olduğu ve yeni yanıklar olduğu rapor edildi. Gümüşhane’deki hastane polisi de önce ifademi almak istemedi ve “…bekle, Şiran’da bir olay olmuş, Gümüşhane Emniyet Müdürü oraya gitmiş; geldikten sonra önce onunla görüş. Sonra istersen yine şikayetçi olursun” dedi ancak ben ısrarlı davranıp ifademi verdim.

Olaydan 1 ay geçtikten sonra savcı beni çağırdı. İfademi verdim. Hakkımda açıktan alkollü içecek satmaktan dolayı dosya açıldığını söyledi. Ben orada işkence gördüğümü de anlattım. Beni kesin rapor için adli tabibe gönderdi. Adli tabip de Gümüşhane Devlet Hastanesinde verilen raporun doğru olduğunu ve kolumdaki kesik izlerinin ise yıllar öncesine ait olduğunu rapor etti. Raporu götürüp zarf içinde savcıya teslim ettim.

Kanaatimce İlçe Emniyet Müdürünün bana karşı bu olaydan yaklaşık yirmi gün önceden kalma bir öfkesi vardı. Oğlum, polise mukavemet etmekten, polise saldırmak ve dövmek iddialarından aranıyordu. Ne olursa olsun oğlumun Emniyet Müdürlüğüne getirilmesini istiyordu. Ben de oğlumu Emniyete değil de savcılığa teslim ettim. Bu onun çok zoruna gitti.

Benim işyerime yapılan müdahale yanlış ve haksızdı. Haklı olsalar orada bir şeyler bulunurdu ve benim işyerim de mühürlenirdi. Hakkımdaki suçlamalar ise kendilerini haklıya çıkarmak için yapılmış olan suçlamalardır. Ancak ben özellikle bana yapılan işkence ve kötü muamele nedeniyle şikayetçi olduğumu ifademde savcılığa belirttim.”

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER

  • Heyet, Trabzon ve Gümüşhane’ de gerçekleşen yargısız infaz, işkence ve kötü muamele gibi ciddi hak ihlallerinin, yörede yaşayan insanlar ve mağdur ve maktul yakınları üzerinde ciddi endişeler yarattığını; tanıkların ve ihlallerin yaşandığı yerdeki insanların son derece gergin ve korkulu bir ruh haline sahip olduğunu tespit etmiştir.
  • Heyetin ziyaretlerine herhangi bir engel oluşturulmamış, resmi randevular kolaylıkla gerçekleştirilmiştir. Ancak heyete somut bilgi vermek konusunda genel olarak imtina edilmiş, konunun yargıda olduğu, gizlilik kararı verildiği, gizli olduğu, ilgili belgelerin ellerinde olmadığı gibi gerekçeler sıkça kullanılmıştır.
  • İnsan Hakları Heyetinin Trabzon ilinde bulunduğu esnada basına açıklamalarda bulunan Trabzon Emniyet Müdür Yardımcısı, “İHD her zaman polis düşmanıdır. Polisi yıpratmak istiyorlar, o nedenle buraya geldiler” şeklinde açıklamalar yapmış ve bu açıklamalar TV’ ye de yansımıştır.
  • Heyet, Trabzon ili Maçka ilçesinde Muhammet TOPALAK isimli şahsın polis tarafından yargısız infaz sonucu öldürülmesi vakası dışındaki diğer ihlal alanlarının hiçbirinde fail polisler ve diğer sorumluların açığa alınmadığını tespit etmiştir.
  • Heyetimiz, Trabzon ve Gümüşhane’den ayrıldıktan hemen sonra 9 Kasım 2004’de, İçişleri Bakanlığı tarafından Trabzon’daki işkence iddialarını araştırmak üzere mülkiye müfettişi gönderildiğini tespit etmiştir.

 Muhammet TOPALAK İsimli Yurttaşın Maçka’ da 10.08.2004’de Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddialarına Yönelik Olarak;

  • İnsan Hakları Heyeti, 10 Ağustos 2004’de sabah saat 03:00 sıralarında Muhammet TOPALAK isimli şahsın polis tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldüğü Trabzon ili Maçka ilçesindeki vaka yerinin, yerleşim yerinden uzak, bir yanı dağ ve bir yanı dere olan ana yol üzerinde, tünel çıkışı civarında olduğunu tespit etmiştir.
  • Heyet, yaşam hakkının son bulduğu bu vakada yapılan yargılamanın hızının, sanık polis lehine olduğunu; sanık polis lehine olan tüm hükümlerin uygulanarak verilen cezanın ertelendiğini tespit etmiştir.
  • Heyet, Topalak’ın polisler tarafından yargısız infaz sonucu öldürülmesine rağmen adil bir yargı kararının olmayışının, mahkemenin vereceği kararda insan yaşamına verilen değerin ortaya çıkacağını bekleyenlerde hayal kırıklığı yarattığı tespitine varmıştır.

Trabzon İli Vakfıkebir İlçesi Çarşıbaşı Semtinde Emin TURAN İsimli Yurttaşın Polisler Tarafından Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddiasına İlişkin Olarak;

  • Heyet, 28.10.2004 tarihinde Trabzon ili Vakfıkebir ilçesi Çarşıbaşı semtinde Emin TURAN isimli yurttaşın polis görevlileri tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldüğü yerin bir yanının Karadeniz sahil yolu, diğer yanının da dağ yamacına kurulu apartmanlar bulunan, içinde iki çalılığın bulunduğu, tarla benzeri bir arsa olduğunu tespit etmiştir.
  • Heyet, mevcut dosyada, Emin TURAN’ın polise doğrulttuğu iddia edilen silah üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde herhangi bir parmak izine rastlanmadığını tespit etmiştir. Heyet, olay yerinin başka bir yer olabileceği, olayın başka şekilde gerçekleşmiş olabileceği ihtimali üzerine tahkikat yapılmadığını tespit etmiştir.
  • Heyet, ayrıca, yaşam hakkı ihlali gibi son derece önemli ve kutsal bir hakkın ihlal edildiği bu olayda, şu ana kadar sorumluluğu olabilecekleri de kapsayacak etkin ve çok yönlü bir tahkikatın yapılmadığını tespit etmiştir. Sanık polis tutuklanmamış ve açığa alınmamıştır.
  • Heyet, cumhuriyet savcılığının, olaydan hemen sonra ilgililerin ve de özellikle olayda sağ yakalandığı iddia edilen tutuklu sanık Cevat AKKAYA’ nın ifadesini almadığını tespit etmiştir. Tanıkların ifadeleri ise olaydan birkaç gün sonra alınmıştır.

Aydın AY’ın Trabzon Emniyet Müdürlüğünde İşkence Gördüğü İddialarına İlişkin Olarak;

  • Heyet, 27.10.2004 tarihinde Trabzon Çarşı Polis Merkezinden Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine götürülen Aydın AY isimli mağdurun, gözaltında işkence ve kötü muameleye maruz kalmasına ilişkin yaptığı şikayet sonrasında Trabzon Cumhuriyet BaşSavcılığı’nca başlatılan hazırlık dosyası hakkında gizlilik kararının verildiğini; bundan dolayı Trabzon Numune Hastanesinde tutulan ve işkenceyi belgeleyen tıbbi raporları içeren dosyayı da inceleyemedikleri tespitini yapmaktadır.
  • Heyet, mağdur Aydın Ay’ ın elinde bulunan ve ilk olarak alınan üç raporda darp ve cebir izine rastlanılmadığının rapor edildiğini tespit etmektedir. Heyet, verilen son raporda mağdurun polis nezaretinde getirildiğinin yazılı olduğunu, üzerinde ”…no’lu sağlık ocağından ileri bir inceleme için gönderildiğinden” şeklinde bir ibare olduğunu ve darp ve cebir izlerinin mevcut olduğuna dair kayıtların yapıldığını tespit etmektedir.
  • Heyet, Aydın Ay isimli mağduru muayene eden doktorun, raporun bir suretini isteyen polis memurunun yaka numarasını aldığını tespit etmektedir. Heyet, ayrıca, işkenceye maruz kalan mağdur Ay’ın tedavisinin yapılmasına Trabzon Numune Hastanesinde devam edilmiş olduğunu tespit etmektedir.
  • Heyet, mağdur Aydın Ay’ ın işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını gösteren tıbbi raporun, sağ ve sol uyluk kemiğinde ikişer olmak üzere toplam dört adet darp izi, sağ testiste ağrı ve sırtta ağrı ile sol kolda kırıkların tespit edildiğini kaydetmektedir.
  • Heyet, Cumhuriyet Savcısının, Ay’ ın gözaltına alınmadığını belirtmesine rağmen, İl Emniyet Müdürü, Ay’ ın, gözaltına alındığını kabul ettiğini tespit etmiştir.
  • Heyette yer alan avukatların avukat kimlikleriyle hazırlık dosyasını inceleme talepleri, savcılık tarafından, gizlilik gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
  • İşkence iddialarının basına yansımasından sonra, Valilik ve Emniyet Müdürlüğünün olayı soruşturması, işkence mağdurunun lehine değil de aleyhine delil toplanması ve kamuoyunu yanıltma şeklinde gelişmiştir. Nitekim Trabzon’ da yerel yayın yapan bazı gazeteler, konunun araştırılması için hareket eden İHD’ ye yönelik olarak yapılan açıklamalara yer vermiştir. Örneğin, Trabzon Kamyoncular Odası Başkanı Cemil Kalyoncu, “polis sever de, döver de” vurgusunu içeren bir açıklama yapmış ve bu açıklama Karadeniz Gazetesinde manşetten verilmiştir. Yapılan bu açıklamaya yetkili makamlar tarafından hiçbir tepki gelmemiştir. [Konuya atıfta bulunan gazete küpürleri Derneğimizde mevcuttur]

Gümüşhane İli Şiran Kırsalında Olcay Bayrak ve Kenan Çubuk İsimli İki Köylünün Askerler Tarafından Öldürülmesine İlişkin;

  • Heyetimiz, Giresun Bölgesinden gelen askeri timin gerçekleştirdiği bir operasyon esnasında, herhangi bir ihtarın yapılmaksızın sivil köylüler Olcay Bayrak ve Kenan Çubuk’ un öldürüldüğünü ve İsmail Sarı ile Selahattin Çubukçu isimli köylülerin ise yaralandığını tespit etmiştir.
  • Heyetimiz, bu vakanın yukarı köy ile aşağı köy arasında ve yukarı köyden yaklaşık 450 metre aşağıdaki yol civarında yaşandığını tespit etmiştir. Sivil yurttaşların öldürülmesi ve yaralanması olayı dışında ise yasadışı örgüt üyeleri ile herhangi bir çatışmanın yaşanmadığı da heyetin tespitleri arasındadır.
  • Olaydan sonra yaşamını yitiren köylülerin ailelerine yardım olarak konut yapımına başlanmıştır. Bunun dışında mağdurların zararları tazmin edilmediği gibi Heyet, soruşturmanın etkililiği konusunda herhangi bir tespite de varamamıştır.

Gümüşhane İli Torul İlçesinde Oktay Kaya İsimli Yurttaşımızın İlçe Emniyet Müdürlüğüne Bağlı Güvenlik Görevlileri Tarafından İşkenceye Maruz Bırakıldığına Yönelik İşkence İddialarına İlişkin;

  • Heyet, mağdur Oktay Kaya’yı Gümüşhane Devlet Hastanesine sevk eden doktor hakkında Gümüşhane Valiliği’nin idari soruşturma başlattığını tespit etmiştir. Gümüşhane Devlet Hastanesi’nde yapılan muayene sonucunda mağdur Kaya’ nın kolundaki izlerin sigara yanığı olduğu ve yanıkların da yeni yanıklar olduğu rapor edilmiştir.
  • Heyet, mağdur Oktay Kaya’nın işyerinde yasalara aykırı bir şekilde alkollü içecek satıldığına ilişkin bir delil bulunmadığından, olay sonrası işyerinin kapatılmadığını, İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde ifadesinin alınmadığını, mağdura yapılan alkol muayenesi sonucu alkole rastlanmadığını tespit etmiştir.
  • Heyet, mağdur Oktay Kaya, oğlunun olaydan 20 gün önce polise mukavemet ve polisi darp etmek suçlamalarıyla gıyaben tutuklandığını, Oktay Kaya’nın oğlunu ifadesini vermek üzere Emniyet Müdürlüğü’ne değil de C.Savcılığına teslim ettiğini tespit etmiştir.
  • Cumhuriyet Savcılığı, sorumlu polis amiri hakkında hazırlık soruşturması başlatmıştır. Polis, mağdur Oktay Kaya hakkında işyerinde açıktan alkollü içecek satmak ve polise mukavemet etmekten iki ayrı fezleke hazırlamış ve iki ayrı hazırlık dosyası açmıştır.
  • Heyetimiz, ülkemizde birçok işkence ve kötü muamele suçlarında sanık olan güvenlik görevlilerinin, bu suçlardan cezalandırılmamaları için genellikle mağdurların mukavemette bulunduğuna ilişkin fezlekelerin hazırlandığını hatırlatmakta ve bu vakada da işkence suçunun cezasız kalması için böylesi bir hazırlığın olduğunu; bu nedenle mağdur hakkında hem açıktan alkollü içecek satmak hem de polise mukavemet suçlarından hazırlık soruşturmasının başlatıldığını tespit etmektedir.

AYDINLATILMASI GEREKEN USUSLAR
Muhammet TOPALAK İsimli Yurttaşın Maçka’ da 10.08.2004’ de Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddialarına Yönelik Olarak;

  • Bir an için maktul Muhammet TOPALAK’ın iddia edildiği gibi içinde bulunduğu aracı çalmış olduğu varsayılsa bile bu, güvenlik görevlilerinin ateş açması gereğini doğurur mu?
  • Muhammet Topalak’ın yaşam hakkına kast edilmesinden yani yargısız infaz sonucu öldürülmesinden evvel sağ yakalanması için tüm olanaklar kullanılmış mıdır?
  • Hiçbir şart ve durumda dokunulamaz ve ihlal edilemez olan, yaşam hakkına yönelik ihlalin gerçekleştiği bu vakada sanık polis hakkında devam eden yargılamanın jet hızıyla sonuçlanması ve aldığı cezanın ertelenmesi, suç ve cezada orantılılık ilkesinin ihlali anlamına da gelmemekte midir?
  • Olayda tüm deliller toplanmış ve tüm tanıklar dinlenmiş midir?
  • Yaşam hakkına yönelik ihlali gerçekleştiren polise verilen cezanın ertelenmesiyle adil yargılama ilkesi de zedelenmiş olduğundan, bu tür adil olmayan kararlar toplumun yargı sistemimize olan güvenini zedelememekte midir?

Trabzon İli Vakfıkebir İlçesi Çarşıbaşı Semtinde Emin TURAN İsimli Yurttaşın Polisler Tarafından Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddiasına İlişkin Olarak;

  • Parmak izi incelemesinde maktul Emin Turan’a ait olduğu ve polise doğrultulduğu söylenen silahta parmak izi bulunmaması, polisin maktulün önce silah doğrulttuğuna yönelik iddiasını çürütmemekte midir?
  • Maktul Turan’ a ait olduğu iddia edilen silahta parmak izinin bulunmaması, olayın oluşuna dair şu anki tablo silahsız bir sivile yönelik gerçekleşmiş bir yargısız infazı gizlemeye yönelik bir iddia mıdır?
  • Silahta parmak izlerinin olmaması konuyla ilgili ifade veren polislerin anlatımını kuşkulu kılmaz mı?
  • Olay yerinin yaklaşık 10 metre yakınında birden fazla apartman olmasına ve bu apartmanlarda onlarca insan ikamet etmesine rağmen, olay esnasında veya olaydan sonra hiçbirinin tanıklığına başvurulmamasının nedenleri nedir?
  • Maktulün vurulup sırt üstü düştüğü ve derhal olay yerinde yaşamını yitirdiği doğru ise, kanamanın maktulun yüzünü kaplayacak şekilde ve yüzüne doğru olması (yerçekiminin aksi yönünde olması) sanık polisin olay anlatımı ile uyumlu mudur?
  • İddia edildiği gibi maktulün silahı var idiyse, neden silahın bulunduğu yer maktulün yaklaşık 40 cm uzağında idi ve silahın üzerinin kanlı olması yine sanık polisin anlatımı ile uyumlu mudur?
  • Atış mesafesi konusundaki anlatımlar arasındaki fark neden kaynaklanmaktadır?
  • Olaydan önce Cevat AKKAYA neden polis arabasına binmiş ve maktul Emin vurulduktan sonra yalnız kaldığı halde neden kaçma teşebbüsünde bulunmamıştır?
  • Mağdur tanık Cevat minibüs kullanmasını bilmekte midir, Cevat’ın korku hali içinde olmasının nedeni kendisinin tanıklık ettiği taktirde maktul gibi yargısız infaz sonucu öldürüleceği endişesi midir?
  • Cevat neden Trabzon’dan getirmesi için kendisine verilen anahtarın ait olduğu aracı ve yerini bilememiş ve başka aracı polislere göstermiştir?

Aydın AY’ ın Trabzon Emniyet Müdürlüğünde İşkence Gördüğü İddialarına İlişkin Olarak;

  • Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarının hazırlık dosyaları hakkında heyet üyesi avukatlara yönelik gizlilik kararı uygulamaları yerinde ve hukuka uygun mudur?
  • Polis, darp cebir izini tespit eden son raporu kurumuna vermemiş midir? Vermemiş ise Trabzon Emniyet Müdürlüğü, hangi rapora göre mevcut olan kırığı eski kırıkla karşılaştırmıştır ve şahsın kolundaki kırığın aslında eski kırık olabileceği iddiasında bulunmuştur?
  • GBT kaydında aranıyor kaydı olması nedeniyle gözaltına alınmış ve sonrasındaki faks teyidinde İstanbul ilgili savcılığı şahsın aranmadığını belirtmiş ise Aydın Ay’a gözaltında hangi nedenle işkence yapılmıştır. Kolluk resmi yetkisini gayrı resmi amaçlar için mi kullanmıştır?

Gümüşhane İli Şiran Kırsalında Olcay BAYRAK ve Kenan ÇUBUK İsimli İki Köylünün Askerler Tarafından Öldürülmesine İlişkin;

  • Yörede yaşayan köylülere, söz konusu bölgede askeri operasyon yapılacağı ve güvenlik nedeniyle dışarı çıkmamaları yönünde bilgilendirme yapılmış mıdır?
  • Maktullere hedef gözeterek ateş edilmeden önce dur ihtarı veya uyarı atışı yapılmış mıdır?
  • Çevrede yasadışı örgüt üyelerinin olduğu yönündeki ihbar teyit edilmiş midir?
  • Yasadışı örgüt üyeleri ile herhangi bir çatışma yaşanmamasına rağmen, yörede yasadışı örgüt üyelerinin varlığı gerekçe gösterilerek sivil köylülerin infaz edilmesi neyle açıklanabilir?

Gümüşhane İli Torul İlçesinde Oktay Kaya İsimli Yurttaşımızın İlçe Emniyet Müdürlüğüne Bağlı Güvenlik Görevlileri Tarafından İşkenceye Maruz Bırakıldığına Yönelik İşkence İddialarına İlişkin;

  • Mağdur Oktay Kaya’nın işyerinde herhangi bir suç emaresine rastlanmış mıdır? Rastlanılmamışsa gerçekleşen işyeri baskınının keyfi olmasından dolayı güvenlik görevlileri hakkında soruşturma başlatılmış mıdır?
  • Mağdur Kaya’ nın işyerini bastıktan sonra gözaltına alan güvenlik görevlileri, mağdura arama iznini göstermişler midir?
  • ümüşhane Valisi, tıbbi rapor tanzim eden Gümüşhane Devlet Hastanesi’ne mağduru sevk eden Torul Devlet Hastanesi Hekimi hakkında neden idari tahkikat başlatmıştır?

KANAAT VE SONUÇ

Kanaat
İnsan Hakları Heyeti, İHD tarafından gerçekleşen ciddi hak ihlallerin açığa çıkarılması için gönderilen heyetin çalışmalarını kamuoyuna farklı gösterilmek istendiği; bunun gerçekleştirilme nedeninin hem ihlallerin üzerini örtmek hem de bundan sonra gerçekleşecek ihlaller konusunda da rahat davranmak olduğu kanaatindedir. Nitekim Trabzon’ da yayın yapan bazı yerel basın yayın organlarının, İHD’ye yönelik yapılan olumsuz açıklamaları da kamuoyunu yanıltma ve manipülasyon niteliğindedir.

Heyetimiz;

  • Muhammet TOPALAK İsimli Yurttaşın Maçka’ da 10.08.2004’ de Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddialarına Yönelik Olarak;
Maktul Muhammet Topalak’ ın, Maçka Emniyet Müdürlüğü’ ne bağlı polisler tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldüğü, sanık polisin ifadesinde ciddi çelişkilerin olduğu, maktulün sağ yakalanma ihtimalinin olmasına rağmen öldürülmüş olmasının yargısız infaz anlamına geldiği kanaatindedir.
  • Trabzon İli Vakfıkebir İlçesi Çarşıbaşı Semtinde Emin TURAN İsimli Yurttaşın Polisler Tarafından Yargısız İnfaz Sonucu Öldürülmesi İddiasına İlişkin Olarak;
Maktul Emin Turan’ ın yargısız infaz sonucu güvenlik görevlileri tarafından öldürüldüğü, bunun en bariz kanıtının da maktule ait olduğu iddia edilen silahta maktule ait parmak izlerinin bulunmamasının olduğu, yine silahın bulunduğu yer ile maktulün cesedinin pozisyonunun olayın polise yöneltilmiş silah akabinde olduğu iddiasının delillerle tutarlı ve ikna edici olmadığı olayda öldürme kastiyle hareket edildiği; sonuç itibariyle maktulün sağ ele geçirilmesi için çaba sarf edilmediği ve yargısız infaz sonucu öldürüldüğü kanaatindedir.
  • Aydın AY’ ın Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde İşkence Gördüğü İddialarına İlişkin Olarak;
Mağdur Aydın Ay hakkında düzenlenen tıbbi raporlardan, anlatımlardan, mağdurun gözaltına alınmasıyla ilgili Savcılıkta kayıt bulunmamasına rağmen Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin gözaltı olayını kabul etmelerinden mağdurun gözaltında işkence ve gayri insani muameleye tabi tutulduğu ve kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkının ihlal edildiği kanaatindedir.
  • Gümüşhane İli Şiran Kırsalında Olcay BAYRAK ve Kenan ÇUBUK İsimli İki Köylünün Askerler Tarafından Öldürülmesine İlişkin;

Maktuller Olcay Bayrak ve Kenan Çubuk’ un ölmesi ve İsmail Sarı ile Selahattin Çubukçu isimli köylülerin yaralanması ile sonuçlanan ve askeri birlikler tarafından gerçekleştirilen operasyondan, bölgede yaşayan köylülerin haberinin olmadığı, buna ilişkin güvenlik tedbirlerinin alınmadığı, yörede yasadışı örgüt üyeleri ile çatışma yaşanmadığı, köylülere ateş edilmeden evvel “dur!” ihtarında bulunulmadığı; sonuç itibariyle olayın sivillere yönelik gerçekleşmiş yargısız infaz olduğu kanaatindedir.

  • Gümüşhane İli Torul İlçesinde Oktay KAYA İsimli Yurttaşımızın İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne Bağlı Güvenlik Görevlileri Tarafından İşkenceye Maruz Bırakıldığına Yönelik İşkence İddialarına İlişkin;
Mağdur Oktay Kaya’nın işyerinin haksız yere basıldığı, mağdurun haksız yere gözaltına alındığı, eldeki doktor raporlarından işkence ve gayri insani muameleye maruz kaldığı, yine haksız gözaltına alınmadan dolayı ayrıca kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkının ihlal edildiği kanaatindedir.

SONUÇ
Yaşam hakkı, her koşulda kutsaldır ve dokunulmazdır. Yaşam hakkı ihlali, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındadır. Yukarıda detaylarıyla açıklanan ve Emin TURAN, Olcay BAYRAK ve Kenan ÇUBUK adlı yurttaşlarımızın yargısız infaz sonucu öldürülmesi vakaları kapsamlı bir şekilde araştırılmalı, deliller karartılmadan failler yargılanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmalı ve yine yargısız infaz sonucu öldürülen Muhammet TOPALAK vakasında cezası ertelenen fail polis hakkındaki karar bozularak, sanık polis hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır.

Belirtilen olaylara karışan tüm polisler derhal açığa alınmalı; halen görevlerinin başında olmaları dolayısı ile benzeri bir suç işleme riski olduğundan yaralanan kamuoyu vicdanı sarılmalıdır.

Aydın AY ve Oktay KAYA isimli mağdurların gözaltında maruz kaldığı uygulamalar, işkence ve gayri insani muamele kapsamındadır. İşkence ve gayri insani muamele, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındadır. Bu fiilleri işleyen polis memurları hakkında da ivedilikle adli ve idari işlemler tamamlanmalı ve açığa alınmalıdırlar.

Hukukun bağlayıcılığı herkes için geçerlidir. Yargı mekanizması en etkin şekilde ve kısa zamanda adil sonuca ulaşmalıdır.

Yukarıda belirtilen ve yaşam hakkı ile işkence yasağına yönelik gerçekleşen ihlallerin, ayrıntılarıyla açığa kavuşturulması, sorumlular hakkında hukuksal ve idari kovuşturmanın yapılması için TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan Haklarından Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, ivedilikle inceleme başlatmalı ve sonuçları kamuoyuna açıklamalıdırlar.

Trabzon ve Gümüşhane’ de gerçekleşen ve yukarıda özetlenen ciddi hak ihlalleri, İHD Trabzon Şubemiz tarafından ele alındığı için özellikle güvenlik görevlilerinin yönlendirmesiyle Trabzon Şubemize yönelik yanıltıcı açıklamalar, ihlallerin gizlenmesi amacını taşımaktadır. İHD olarak tüm bu vakalarda başlatılan hukuki sürecin takipçisi olacağımızı, adil bir sonuç alınıncaya ve failler hak ettikleri cezaya çarptırılıncaya kadar vakaların ulusal ve uluslar arası alandaki takibini yapacağımızı belirtiyoruz.

Av. Abdulvahap ERTAN :İHD GYK Üyesi

Gültekin YÜCESAN :İHD Trabzon Şb. Başkanı

M.Nuri TOPAL :İHD Trabzon Şb. Sekreteri

Av.Melihe YILDIRIM :İHD Diyarbakır Şube YK Üyesi

Av.Levent KANAT :İHD Genel Merkez Avukatı

Bir cevap yazın