Yeni Rapor: Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile Milletvekilliği Genel Seçimi Öncesi Türkiye’nin Durumu Raporu

GİRİŞ

Türkiye’de Haziran 2023’te yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri öncesinde Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları açısından durumunu kısaca açıklamak gerekecektir. Şu anki mevcut siyasi durumu analiz edebilmek için de son 10 yıldaki gelişmeleri çok kısa olarak hatırlatmak gerekecektir.

ARKA PLAN BİLGİSİ

OTORİTERLEŞMEYE GİDEN SÜREÇ VE KALICI OHAL REJİMİ

Türkiye’de Mart 2013’te başlayıp Nisan 2015’te biten, barış ve çözüm süreci önemli siyasi gelişmelerin yaşanmasına sebep olmuştur. Haziran 2015’te gerçekleştirilen milletvekilliği genel seçimlerinin bir özelliği de Kürt seçmenin ağırlıklı olarak oy verdiği  HDP ilk defa parti olarak seçimlere katılmış ve yüksek seçim barajı olan %10’u geçerek %13.6 oy almış ve 80 milletvekili çıkarmıştır. Bu seçimde  2002’den beri tek başına iktidar olan AK Parti iktidar olma çoğunluğunu kaybetmiştir[1].  TBMM’ye giren ve TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler koalisyon görüşmelerinden sonuç alamayınca yeniden seçim kararı alınmıştır. Bu süreçte özellikle 20 Temmuz 2015 Şanlıurfa Suruç katliamı, 22 Temmuz 2015’te Şanlıurfa Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi provokasyonu, 24 Temmuz 2015’te silahlı çatışmaların yeniden başlaması,  16 Ağustos 2015’te Muş Varto’da ilan edilen uzun süreli sokağa çıkma yasakları döneminin başlaması ve kent merkezlerinde silahlı çatışmaların yaşanması (kamuoyunda hendek ve barikat olayları olarak anılmaktadır), 10 Ekim Ankara Gar Katliamı gibi Türkiye toplumunu derinden sarsan büyük bir şiddet dalgası altında 1 Kasım 2015 tekrar seçimleri gerçekleştirilmiştir[2]. Bu seçimde AK Parti istediği çoğunluğa ulaşmıştır. Tek başına Hükümet olmuştur.

Türkiye’de, Mayıs 2016’da Anayasaya 6718 sayılı ve 20.06.2016 tarihli kanun ile geçici 20. Madde eklenerek milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Kanun teklifi ile Anayasaya dokunulmazlıkların kaldırılması hakkında geçici 20. Madde TBMM’de kabul edildikten hemen sonra AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başbakanlığı bırakmak zorunda kalmış ve 22 Mayıs 2016 tarihinde istifa etmiştir[3]. Anayasa değişikliği 6 Haziran 2016 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir[4].

15 Temmuz 2016 tarihinde devlet içerisinde örgütlü bulunan Fethullah Gülen örgütü (FETÖ/PDY) tarafından darbe teşebbüsü gerçekleştirilmiş, 16 Temmuz 2016 tarihinde darbe bastırılmış, 5 gün sonra 21 Temmuz 2016 tarihinde tüm Türkiye’de OHAL ilan edilmiştir[5].

24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan silahlı çatışmalar ve devamında 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü gerekçe gösterilerek 21 Temmuz 2016’da başlatılıp 19 Temmuz 2018 tarihinde sona erdirilen OHAL (Olağanüstü Hal Uygulaması) zamanında çıkarılan KHK’ların kalıcı kanunlar haline getirilmesi ve ayrıca özel olarak çıkarılan 7145 sayılı kanunla OHAL rejimi kalıcı hale getirilmiştir. Türkiye’deki OHAL döneminde çıkarılan KHK’lar ile ilgili olarak Venedik Komisyonu’nun 12.12.2016 tarihli ve CDL-AD (2016) 037 sayılı “15 Temmuz 2016 Başarısız Darbe Girişiminden Sonra Yürürlüğe Giren 667-676 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere dair” görüşü[6] ile Venedik Komisyonunun 16 Nisan 2020 tarihli ve CDL-PI (2020) 003 sayılı “OHAL’e dair görüş ve rapor derlemesine” bakılabilir[7]. Türkiye’de, OHAL döneminde gerçekleşen hak ihlalleri ile ilgili olarak İnsan Hakları Ortak Platformunun (İHOP) “Türkiye’de OHAL uygulama ve Tedbirleri” raporu[8], İHD’nin yıllık raporlarında belirtilen ihlaller ile “OHAL KHK’ları ile İnsan Hakları Mücadelesine Etkileri” raporuna[9] bakılabilir. Türkiye’de, OHAL 19 Temmuz 2018 tarihinde sona ermiş, ancak 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7145 sayılı kanunla adeta 3 yıllığına uzatılmış[10], 2021 yılında çıkarılan 7333 sayılı kanunla bir yıl daha uzatılarak OHAL tedbirlerinin en önemlileri 4 yıl daha uygulanmıştır.

OHAL koşullarında yapılan ve 16 Nisan 2017 tarihinde kabul edildiği ilan edilen Anayasa değişikliği ile rejim değiştirilmiş ve bu rejim “Türk Tipi Başkanlık Modeli” veya “Cumhurbaşkanlığı Kabinesi” gibi isimlerle adlandırılmıştır. Bu rejimin tipik özelliği otoriter bir yönetim anlayışı olmasıdır. Anayasa değişikliği referanduma sunulmadan önce Venedik Komisyonu Türkiye’yi ziyaret etmiş ve oldukça önemli uyarıları içeren görüş raporunu 13 Mart 2017 tarihinde açıklamıştır. Venedik Komisyonu’nun CDL-AD (2017) 005 sayılı ve “TBMM’de 21 Ocak 2017 tarihinde kabul edilen ve referanduma sunulan anayasa değişikliği hakkında “ görüş raporu kuvvetler ayrılığı ilkesinin ciddi zarar gördüğünü tespit etmiştir[11]. Anayasa değişikliği referandumunda Türkiye’de ilk defa sandık kurulu mührü olmayan oy pusulaları ve oy zarfları YSK kararı ile geçerli kabul edilerek bize göre hayır oyu evete dönüştürülmüş ve ciddi bir şaibe yaratılmıştır. Referandum ile ilgili olarak AGİT gözlem raporuna bakılabilir[12].

Türkiye’de, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği erken genel seçimleri OHAL altında gerçekleştirilmiştir. Seçimlerde önce 298 sayılı Seçimlerim Temel Hükümleri Hakkında kanunda iktidar lehine değişiklik yapılmıştır. Zaten anayasa değişikliği ile iktidar lehine önemli düzenlemeler yapılmış, özellikle iktidarın yargı üzerindeki kontrolü pekiştirilmiştir. 7102 ve 7140 sayılı kanun değişiklikleri ile ilgili Venedik Komisyonu’nun CDL-AD(2018)031 sayılı ve 17 Aralık 2018 tarihli raporuna bakılabilir[13]. Seçim kanunları değiştirilerek siyasi iktidar lehine sağlanan avantajlarla erken seçimler yapılmıştır. Bu seçimlerde siyasi partilerin ittifak kurarak seçime girmesinin önü açılmıştır. Cumhur ittifakını Ak Parti, MHP ve Büyük birlik Partisi oluşturmuştur. Milet ittifakını CHP, İyi parti, Sadet partisi ve Demokrat parti oluşturmuştur. HDP ise kendi bileşen partileri ile tek başına seçime girmiştir. AGİT’in Haziran 2018 erken seçimleri ile ilgili raporuna bakılabilir[14].

Türkiye’de, iktidarda bulunan Cumhur ittifakı ilk ciddi seçim yenilgisini Mart 2019 mahalli idareler seçiminde almıştır. Özelikle HDP’nin doğu ve güneydoğuda kazanma, Türkiye’nin diğer bölgelerinde kaybettirme stratejisi sonuç vermiş ve HDP seçmeninin desteği ile Ak Parti İstanbul, Ankara gibi uzun yılar elinde tuttuğu Büyükşehir Belediyelerini kaybetmiştir. Mart 2019’da yapılan yerel seçimler ile ilgili İHD seçim gözlem raporu oldukça ciddi ihlal iddialarını içermektedir[15].

Türkiye’deki tek kişi yönetimine dayalı otoriter yönetim, pandemi süreci ile karşılaşınca otoriter uygulamalarını çeşitli idari tedbirler adı altında ve Anayasaya aykırı olacak şekilde yasaklama tedbirleri ile yönetmeye çalışmıştır. Bir başka ifadeyle, Mart 2020 ile 2021 yıllarında pandemi yönetimi daha çok İçişleri Bakanlığı ve valiliklerin “yasallık ilkesi”ne aykırı olacak şekilde aldığı yasaklama kararları ile geçmiştir[16].

 

Kürt sorunu bağlamında yaşanan siyasi gelişmeler ile silahlı çatışmaların durumu

Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve silahlı çatışmaların 24 Temmuz 2015’te başlamasından sonra önemli gelişmeler yaşanmıştır. Türkiye içerisinde 16 Ağustos 2015’te Muş Varto’da başlayan uzun süreli sokağa çıkma yasakları 2016 yılı boyunca devam ettirilmiş ve halen çeşitli kırsal bölgelerde sürdürülmektedir. Türkiye’de doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde uygulanan sokağa çıkma yasakları ile ilgili olarak TİHV tarafından hazırlanan 16 Ağustos 2015-1Ocak 2020 tarihleri arasını kapsayan raporu[17] ile bu raporun devamı niteliğinde olan İHD yıllık hak ihlal raporlarına göre;

2020 yılında[18] ve 2021 yılında sokağa çıkma yasakları devam ettirilmiştir.[19]

Türkiye’de 16 Ağustos 2015 tarihinden itibaren uygulanan uzun süreli sokağa çıkma yasakları ile ilgili olarak Venedik Komisyonu’nun 13 haziran 2016 tarihli ve CDL-AD(2016)010 sayılı  Sokağa Çıkma Yasaklarına İlişkin Yasal Çerçeveye dair Görüş raporunda açıkça hukuka aykırılıklar yer almaktadır[20].

Türkiye, Ağustos 2016’da Suriye’nin Azez ve Cerablus Bölgesi arasına askeri operasyon gerçekleştirmiş ve bu bölgeyi kontrolü altına almıştır[21].

Türkiye, özellikle darbe teşebbüsü bastırılıp OHAL ilan edildikten sonra Suriye başta olmak üzere Irak’ın kuzeyine Kürt yerleşim bölgelerine askeri operasyon yapmak için TBMM’den her yıl düzenli olarak savaş tezkeresi anlamına gelen askeri müdahalede bulunma için tezkere onayı almıştır[22]

Türkiye, Ocak 2018’de Suriye’nin Afrin Bölgesine askeri operasyon gerçekleştirmiş ve bu bölgeyi kontrolü altına almıştır[23]. Türkiye’nin, Afrin operasyonuna karşı açıklama yapan ve barış isteyen çok sayıda kişi ve kuruluş temsilcisi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır[24] [25] [26].

Türkiye, Ekim 2019’da Suriye’nin Serekaniye ve Gri Spi kentleri arasındaki bölgeye askeri operasyon gerçekleştirmiş ve bu bölgeleri kontrolü altına almıştır[27]. Barış Pınarı harekatı ismi verilen askeri harekat ile 9 Ekim 2019 tarihinde Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Serekaniye ile Gire Spi arasındaki bölgeye askeri operasyon başlatılmış, operasyon devam ederken Türkiye bu operasyon nedeni ile Suriye’de etkili olan ABD ve Rusya ile iki ayrı mutabakat anlaşması imzalamıştır. Türkiye ile ABD arasında 17 Ekim 2019’da Ankara Mutabakatı imzalanmıştır[28]. Aynı şekilde Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında 22 Ekim 2019’da Soçi Mutabakatı imzalanmıştır[29]. Bu mutabakatlar ile askeri operasyonun coğrafi sınırları belirlenmiştir.

Türkiye son olarak 2020’de başlatıp 2022 Nisan ayında sürdürdüğü Irak’ın kuzeyindeki sınar hattında bulunan bölgelere yönelik askeri operasyonu devam etmektedir[30]. Bu askeri operasyonda sivillere yönelik ciddi yaşam hakkı ihlal iddiaları bulunmaktadır[31]. Yine bu operasyonlarda yasak silahların kullanılması ile ilgili olarak açıklama yapan TTB Merkez Konsey başkanı ve TİHV yönetim kurulu üyesi insan hakları savunucusu Prof. Dr. Şebnem korur Fincancı gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır[32].

Türkiye, 22 Kasım 2022’de Suriye’nin kuzey ve kuzey doğusuna yönelik kapsamlı hava harekatları başlatmış olup akabinde kara operasyonu yapacağını ilan etmiştir[33].

Türkiye’de Mayıs 2016’da milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması için Anayasa değişikliği gerçekleştirildikten sonra 4 Kasım 2016’da HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte çok sayıda milletvekili ve belediye eş başkanı gözaltına alınıp aynı gün tutuklanmışlardır[34]. HDP’nin eş genel başkanları ile milletvekilleri ve seçilmiş belediye eş başkanlarının tutukluluk durumları ve yargılamaları devam etmektedir.

HDP’nin eş genel başkanları tutuklanmadan önce 4 Eylül 2016 tarihli ve 674 sayılı OHAL KHK’ı kullanılarak 11 Eylül 2016 tarihinden itibaren Demokratik Bölgeler Partisi’ne üye 3’ü büyükşehir(Diyarbakır, Mardin ve Van) olmak üzere 10 il, 72 ilçe ve 12 belde olmak üzere toplam 94 belediyeye kayyum atanmıştır[35].  Kayyum atama kararı ile birlikte bu süreçte 93 belediye eş başkanı da tutuklanmıştır. Kayyum atanarak görevden alınan Diyarbakır büyükşehir Belediye eş başkanı Gültan Kışanak ile Van BB eş başkanı Bekir Kaya’nın tutukluluk durumları halen devam etmektedir.

Venedik Komisyonu’nun, CDL-AD(2017)021 sayılı ve 09.10.2017 tarihli 674 sayılı OHAL KHK’sı ile ilgili görüş raporunda kayyım uygulaması ciddi olarak eleştirilmekte, açıkça hukuka aykırılıklar belirtilmekte ve Türkiye’nin bu uygulamadan vazgeçmesi gerektiği belirtilmektedir[36]. Türkiye tam tersine uygulamayı sürdürmüştür.

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi 29 Mart 2017 tarihinde kabul ettiği 397(2017) sayılı tavsiye kararı ile Kongre raportörlerinin Türkiye ziyareti sonrası görevden alınıp yerlerine kayyum atanan belediyeler ile tutuklanan belediye eş başkanlarının durumu ele alınmış ve bu uygulamaya son verilerek tutukluların serbest bırakılması istenmiştir[37]. Türkiye bu tavsiyelere uymamıştır.

Türkiye’de, Mart 2019 da gerçekleştirilen yerel seçimleri İHD bağımsız gözlemci olarak izlemiş ve bu konuda raporunu açıklamıştır[38]. Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinin de Mart 2019’da gerçekleşen seçim gözleminin nihai raporu 12 Şubat 2020 tarihinde açıklanmıştır[39]. Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde HDP 3’ü büyükşehir olmak üzere 8 il, 45 ilçe ve 12 belde olmak üzere 65 belediye kazanmıştır. Bu belediyelerden seçildikleri tarihten sonra bir yıl içinde 47’sine kayyum atanmış, 18 belediye eş başkanı tutuklanmıştır[40]. Şu anda bir iki küçük belde dışında neredeyse tamamına kayyum atanmıştır.

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Avrupa Yerel Özerklik Şartı Üye Devletlerinin Yükümlülüklerini ve Taahhütlerini Yerine Getirmesi Komitesi (İzleme Komitesi)’nin, Türkiye’ye yapılan üç bölümden oluşan bir izleme ziyaretini takip eden süreçte hazırladığı izleme raporu oldukça önemlidir. Ziyaretin ilk iki bölüm sırasıyla Ekim ve Kasım 2019’da gerçekleştirilmiş, ardından  2019’da toplanan bilgileri güncellemek için Aralık 2021’de bir başka ziyaret gerçekleştirilmiş ve nihai izleme raporu oluşturulmuştur. İzleme Komitesinin, 23 Mart 2022 tarihli ve CG(2022)42-14 son sayılı raporunda kayyum uygulaması çok ciddi olarak eleştirilmekte ve hukuka aykırılıklar anlatılmaktadır[41].

Türkiye’de, 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan silahlı çatışma dönemi halen devam etmektedir. Bu dönemde dokunulmazlığı kaldırılan HDP milletvekilleri ile görevden alınarak yerlerine kayyum atanan DPB ve HDP belediye eş başkanları, HDP’li belediye meclis üyeleri ile il genel meclis üyeleri, HDP’li il ve ilçe yöneticileri, HDP parti Meclisi üyeleri sürekli olarak gözaltı ve tutuklama operasyonlarına maruz kalmışlardır. Bu şeklide gözaltına alınan ve tutuklanan kişi sayısı 10 binin üzerinde tahmin edilmektedir. 2020 yılında HDP MYK üyeleri gözaltına alınmış, 30 Aralık 2020 tarihli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame ile 6-8 Ekim 2014 tarihinde Kobane için yapılan gösterilerde meydana gelen olaylardan HDP MYK’sı sorumlu tutularak 30 farklı suçtan suçlanmışlardır. Bu iddianame bir haftada kabul edilmiş, 2 Nisan 2021’de başlayan duruşmalar halen MYK üyelerinin tutuklu olarak yargılandığı Ankara 22. ACM’de sürmektedir.

HDP MYK üyelerine açılan davadan hemen sonra Şubat 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türkiye’nin 3. Büyük partisi olan HDP’ye kapatma davası açılmış, AYM ilk iddianameyi kabul etmemiş, ardından Haziran 2021’de hazırlanan ikinci iddianame ile dava açılmıştır. HDP’ye açılan kapatma davası devam etmektedir[42] [43].

Türkiye’de, 2013 ile 2015 yıları arasında barış ve çözüm sürecinde İmralı adasında tutulan Abdullah Öcalan ile devlet görevlileri ve HDP heyeti sık sık görüşmekte idi. 5 Nisan 2015 tarihinde yapılan son görüşmeden sonra (Mayıs 2019-Ağustos 2019 tarihleri arsında avukatları ile görüştürülen) Abdullah Öcalan üzerindeki katı tecrit uygulaması Ağustos 2019’dan beri devam etmektedir[44].

Türkiye’deki hapishanelerde ciddi hak ihlalleri yaşanmaktadır. Türkiye CPT’nin tavsiyelerini yerine getirmemektedir. AİHM’in Gurban, Boltan, Öcalan ve Altan kararları ile ilgili olarak umut hakkı kapsamında AK Bakanlar Komitesinin tavsiyeleri yerine getirilmemiştir.

 

Hukukun Üstünlüğü İlkesi Adeta Yok Edilmiştir.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 25 Nisan 2017’de Türkiye’yi yeniden siyasi denetime tabi tutması ile ilgili süreç 2021 yılında da devam etmiştir[45].

Venedik Komisyonunun, CDL-AD(2017)007 sayılı ve 13.03.2017 tarihli Basın özgürlüğüne ilişkin son KHK’larda sağlanan tedbirlere ilişkin görüş raporunda başta gazeteciler olmak üzere siyasetçiler, insan hakları savunucuları, aydın ve yazarlar, avukatlar olmak üzere muhalif kişilere yönelik terörle Mücadele Kanunu kullanılarak özellikle TCK 220, 314 maddelerle terör suçlaması yöneltildiği, TMK ve TCK ‘da ifade özgürlüğünü yasaklayıp cezalandıran maddeleri çok sık kullanıldığı belirtilmiş ve ifade özgürlüğünün olmadığı belirtilmiş, hukukun üstünlüğü ilkesine uyulmadığı belirtilmiştir[46].

Türkiye’de 20 Mayıs 2016’da milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili HDP milletvekillerinin AİHM’e yaptıkları başvuruda, AİHM’in 1 Şubat 2022 tarihli ve 56543/16 başvuru nolu Encü ve Diğerleri/Türkiye davasında başvuran 40 milletvekili ile ilgili olarak hak ihlal kararı verilmiştir[47]. Türkiye bu kararın gereğini yerine getirmemiştir.

Türkiye’de Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanan Selahattin Demirtaş ile ilgili olarak AİHM Büyük Dairenin 12 Kasım 2020 tarihli ve 14305/17 başvuru nolu Selahattin Demirtaş/Türkiye davasında siyasi saikle tutukluluğun gerçekleştirildiği tespiti yapılmış ve AİHS’in 18. Maddesi dahil çok sayıda maddesinden ihlal kararı verilmiştir[48]. Türkiye bu karara uymamıştır. Sayın Demirtaş’ın tutukluluğu devam ettirilmektedir.

Türkiye’de Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanan HDP eş genel başkanı Figen Yüksekdağ Şenoğlu ve diğer 12 milletvekilinin AİHM’e yaptıkları başvuruda, AİHM’in 14332/17 başvuru nolu ve Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri/Türkiye davasında AİHM başvuru yapan 13 milletvekilinin haksız tutuklanması tespiti yapmış ve hak ihlali kararı vermiştir[49]. Türkiye bu karara da uymamıştır.

Anadolu Kültür A.Ş.’nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, insan hakları aktivisti, iş insanı Osman Kavala, 2013 yılındaki İstanbul Gezi Parkı Protestoları kapsamında “Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek” iddiası ile 18 Ekim 2017’de İstanbul’da gözaltına alınmış ve 1 Kasım 2017’de tutuklanıp Silivri 9 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’nde tutulmaktadır. Yanı sıra 16 Kasım 2018 tarihinde gözaltına alınan 13 akademisyen ve hak savunucusunun 12’si serbest bırakılırken Yiğit Aksakoğlu tutuklanmıştır. Gezi davası adıyla bilinen davada Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu ile birlikte toplam 16 kişinin yargılanmasına 24 Haziran 2019 tarihinde başlanmıştır. Yiğit Aksakoğlu 26 Haziran 2019 tarihinde tahliye edilirken, Osman Kavala tutuklu olarak yargılanmıştır[50]. Dava 25 Nisan 2022 tarihli son duruşmasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 1637 gündür keyfi bir şekilde tutuklu olan Osman Kavalanın hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs gerekçesiyle, takdir indirimi olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’ın ise hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etmek gerekçesiyle 18’er yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca yedi kişinin duruşma salonunda derhal tutuklanmasına karar vererek hukuk tarihinin en garabet kararlarından birisini vermiştir.[51]

Osman Kavala ile ilgili olarak AİHM’in 28749/18 başvuru nolu ve 10 Kasım 2019 tarihli siyasi saikle tutukluluğuna dair Kavala/Türkiye kararına Türkiye uymamıştır. Bu nedenle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin başvurusu ile AİHM’in 28749/18 başvuru nolu ve 11 Temmuz 2022 tarihli AİHS’in 46/4 ihlal prosedörü Kavala/Türkiye davasında Büyük Daire ihlal kararı verilmiştir[52]. Bu kararın gereği yerine getirilmez ise Türkiye Avrupa Konseyinden çıkarılabilir. Böyle bir ülkede Hukukun Üstünlüğü ilkesinden kesinlikle bahsedilemez.

Türkiye’de, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talebi çerçevesindeki en önemli isteklerinden birisi de Cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasıdır. Siyasi iktidar bu talebi görmezden gelmiş ve kendi istediği gibi davranmıştır. Resmi Gazetenin 9 Kasım 2022 tarihli sayısında yayımlanan cumhurbaşkanlığı’nın  112 nolu kararnamesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi-Bektaşi kültür ve Cemevi başkanlığı kurulmuş ve Cemevlerinin bu başkanlığa bağlanması öngörülmüştür[53].  AİHM’in 32093/10 başvuru nolu ve Cumhuriyetçi Eğitim Ve Kültür Merkezi Vakfı grubu/Türkiye davalarında ve AİHM’in 1448/04 başvuru nolu ve Hasan Zengin ve Eylem grubu/Türkiye davalarında verdiği ihlal kararlarının gereği yerine getirilmediği için AK Bakanlar Komitesinin izlemesi altında en son 2 Aralık 2019 tarihinde alınan tavsiye kararlarına da uyulmamıştır[54].

Başta ifade özgürlüğü olmak üzere toplanma ve gösteri hakkı, yaşam hakkı ihlalleri, işkence ve kötü muamele yasağı ile kişi özgürlüğü hakkı kapsamında AİHM’in belirlediği ilkelere göre verdiği ihlal kararları yerine getirilmemektedir. Bu nedenle Türkiye bu hususlarda AK Bakanlar Komitesinin izlemesi altındadır.

İHD ve FIDH’in ortaklaşa hazırladığı, “Sürekli OHAL: Türkiye’de toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik saldırıla ve sivil topluma yansımaları” başlıklı raporumuz 25 Kasım 2020 tarihinde yayınlanmıştır.[55]

İHD ve FDIH tarafından hazırlanan “Süregelen Baskılar Sivil Toplumun Varlığını ve İşleyişini Tehlikeye Atıyor” raporumuz 6 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanmıştır[56].

Bu raporlarda esasında durumun giderek kötüye gittiği açıkça izlenmektedir. İHD tarafından UMCT için hazırlanan, “İnsan hakları Savunucuları Üzerinde demir kafes: Terörle Mücadele Kanunu” isimli rapor, siyasi iktidara muhalif olan her kesimin TMK kullanılarak yargı baskısı altına alındığını gözler önüne sermektedir[57].

 

SEÇİMLER İLE İLGİLİ YASAL ÇERÇEVE

Anayasanın 79.maddesinde seçimlerin genel yönetim ve denetimi düzenlenmiştir. Buna göre seçimlerin yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılacağı, seçimlerin başlamışından bitimine kadar seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma konusunda Yüksek Seçim Kurulunun görevli olduğu ve Yüksek Seçim Kurulu kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamayacağı düzenlenmiştir.

Yüksek Seçim Kurulunun 7 asıl ve 4 yedek üyesi bulunmaktadır. Bu üyelerin 6’sı Yargıtay, 5’i Danıştay Genel Kurullarınca seçilmektedir.

İlk bakışta YSK bileşiminin tarafsız ve bağımsız hakimlerden oluştuğuna dair bir düzenleme olduğu zannedilmektedir.

Anayasanın 159.maddesinde hakimler savcılar kurulu düzenlenmiştir. HSK 13 üyeden oluşmaktadır. Bu 13 üyenin 1’i Adalet Bakanı, 1’i adalet Bakan Yardımcısıdır. Her ikisi de doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. HSK üyelerinden 4’ü doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. HSK üyelerinden 3’ü Yargıtay, 1’i Danıştay ve 3’ü TBMM tarafından seçilmektedir. TBMM tarafından seçilen 3 kişi çoğunluk partisinin oyları ile seçildiğinden ve halen Türkiye’de çoğunluk partisi AK Parti olduğundan bu 3 kişinin seçilmesinde belirleyici faktör AK Partinin başkanı olan Cumhurbaşkanıdır.

Bilindiği gibi Yargıtay üyeleri HSK tarafından, Danıştay üyelerinin de belli bir kısmı HSK bir kısmı da Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır.

Sonuç olarak en nihayetinde çoğunluğu Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen HSK’nın atadığı Yargıtay ve Danıştay üyelerinin kendi arasından seçeceği YSK üyeleri de sonuç itibari ile dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı tarafından atanmalarının onaylandığı üyeler olmaktadır.

16 Nisan 2017 tarihli halkoyuna sunulan Anayasa Referandumu ile ilgili olarak Venedik Komisyonu’nun CDL-AD (2017) 005 sayılı ve 13.03.2017 tarihli Türkiye’de Anayasa Referandumuna Sunulan Anayasa Değişikliği Görüşüne bakılabilir[58]. Venedik Komisyonu bu görüşünde bu Anayasa değişikliği kabul edilir ise yargının Cumhurbaşkanının etkisi altına gireceği ve yargı bağımsızlığının çok ciddi olarak zarar göreceği belirtilmiştir.

Anayasanın 79.maddesinde YSK kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamayacağı düzenlenmiştir. Anayasa metninde “merci” kelimesi geçmektedir. Oysa Anayasa Mahkemesi Anayasa metnini yanlış yorumlamış ve YSK kararları aleyhine kendisine başvuru yapılamayacağına dair karar vererek YSK’yı Anayasa üstü bir pozisyona taşımıştır[59]. Anayasa Mahkemesi’nin 2015/15762 VE 2015/16438 başvuru nolu kararlarında verdiği kararın Anayasaya uygun olmadığı kanaatindeyiz.

Anayasa referandumu ile değiştirilmeden önceki anayasanın 114. Maddesinde genel seçimlere 3 ay kala Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlarının istifa ederek yerlerine tarafsız kişilerin atanması öngörülmüştü. Anayasa değişikliği ile bu kural kaldırıldığından şu anda bir siyasi partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanının atadığı bakanlar ile seçimin idaresi ve güvenliği sağlanacaktır.

 

298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun

Bu kanunda 2018 tarihinde yapılan değişikliklerde eksik kalan hususlar 2022 yılında yapılan değişiklikler ile adeta tamamlanmış ve siyasi iktidar lehine düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan bu düzenlemeler seçimlerin dürüstlüğü ilkesine aykırıdır.

Türkiye’de seçimlerle ilgili yapılan değişiklikler hakkında Venedik Komisyonunun oldukça önemli raporları bulunmaktadır. Bu görüş raporları;

CDL-AD (2018) 034 nolu ve 09.11.2018 tarihli seçim kanunlarındaki değişiklikle ilgili görüş raporu[60],

CDL-AD (2018) 031 nolu ve 17.12.2019 tarihli seçim kanunlarındaki değişiklik görüşü ile ilgili raporu[61],

CDL-AD (2022) 016 nolu ve 20.06.2022 tarihli 7393 sayılı seçim kanunlarındaki değişiklik ile ilgili görüş raporu[62],

Raporlarda belirtilen görüşler ile aşağıda belirttiğimiz görüşlerimiz bir biri ile örtüşmektedir.

 

298 sayılı kanunda yapılan değişikliklere bakarsak;

Kanunun 5.maddesi 13.03.2018 tarihli ve 7102 sayılı kanunla değiştirilerek aynı binada bulunan seçmenlerin farklı sandıklarda oy kullanabileceği düzenlenmiştir. Böylece seçmenin kendi komşuları ile aynı sandıkta engellenerek seçmenin doğal denetim ve gözlem yapmasının önüne geçilmiştir.

Kanunun 14.maddesinin 11.fıkrası 31.03.2022 tarihli ve 7393 sayılı kanunla değiştirilerek, görme engellilerin oy kullanması kolaylaştırılmış, siyası partilerin sadece büyük kongrelerini değil aynı zamanda il ve ilçe kongrelerini de üst üste 2 defa yapmamaları halinde seçime giremeyecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme devletten maddi yardım alan partilerin lehine, maddi yardım almayan partilerin aleyhine bir düzenlemedir.

Kanunun 14.maddesinin 15.fıkrası 7102 sayılı kanunla değiştirilerek sandık bölgesi seçmen sayısının esnek olarak belirlenebileceği düzenlenmiştir.

Kanunun 14.maddesinin 16.fıkrası 7102 sayılı kanunla değiştirilerek vali veya il seçim kurulu başkanının 1 ay öncesi talep etmesi halinde sandıkların bir başka yere taşınabilmesi düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile güvenlik riski bahane edilerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çok sayıda sandığın taşınmasına imkan tanınmıştır.

Kanunun 15.maddesinin 1.fıkrası 7393 sayılı kanunla değiştirilerek il ve ilçe seçim kurulu başkan ve üyelerinin seçimindeki kural değiştirilmiş ve bu şekilde seçim kurulu başkanının seçimine müdahale edilmiştir.

Kanunun 17.maddesi 7393 sayılı kanunla değiştirilerek seçime girme yeterliliği olan partilerin il ve ilçe seçim kurulunda temsilci bulundurmaları teşkilatlarının varlığı koşuluna bağlanmıştır.

Kanunun 18.maddesi 7393 sayılı kanunla değiştirilerek tıpkı 15.maddedeki gibi ilçe seçim kurulu başkanlığı seçimlerine müdahale edilmiştir.

Kanunun 22.maddesi 7102 sayılı kanunla değiştirilerek ilçede bulunan tüm kamu görevlileri içerisinden ilçe seçim kurulu başkanının ad çekme sureti ile sandık kurulu başkanını seçeceği belirtilmiştir. OHAL sonrası dönemde KHK’larla kamu görevinden çıkarılan 100 binden fazla kamu görevlisinden sonra geriye kalan kamu görevlileri içinden de bu şekilde iktidar yanlısı kamu görevlilerinin sandık kurulu başkanı olarak atanmasının önü açılmıştır.

Kanunun 23.maddesi 7393 sayılı kanunla değiştirilerek sandık kuruluna üye bildirme hakkı olan bir partinin oluru olmadan başka bir parti üyesinin sandık kurulu üyesi olarak gösterilemeyeceği düzenlenmiştir. Türkiye’de 200 binden fazla sandık kurulmaktadır. Bu madde özellikle HDP’nin sandık kuruluna üye vermesinin önüne geçmek için yapılmıştır.

Kanunun 33.maddesinin 1.fıkrası 13.03.2008 tarih ve 5749 sayılı kanunun 4.maddesi ile değiştirilerek seçmen kütüklerinin İçişleri Bakanlığına bağlı adres kayıt sistemi esas alınarak YSK tarafından belirleneceği düzenlenmiştir. Bu tarihe kadar YSK’nın seçmen kütükleri tamamen bağımsız olarak YSK tarafından tutulmakta idi. 2008 tarihinden sonra seçmen kütüklerinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemine bağlanması oldukça büyük şaibe yaratmıştır. Kimi gözlemcilere göre Türkiye’de 1 ile 3 milyon arasında hayali seçmen olduğu varsayılmaktadır. Seçim gözlemi yapan biri olarak bu tip şaibelerin önüne geçmenin yolunun Türkiye’de gerçek bir nüfus sayımı yapmak olduğunu söyleyebilirim. Covid-19 pandemi döneminde herkes evinde karantina koşullarına uygun olarak kaldı. Demek ki insanları bir gün evde tutarak nüfus sayılı yapılabilir. Kaldı ki şunu da belirtmek gerekir ki FETÖ/PDY soruşturmaları ve kovuşturmalarında görülmüştür ki merkezi sınav sistemleri dahi çok sayıda bilişime dayalı sistemlere müdahale edildiği anlaşılmıştır. Bu örgütlenmenin en etkin olduğu dönemde gerçekleştirilen bu yasa değişikliği ile oluşturulan seçmen kütüklerine güvenilmemesi gerektiğini belirtmek isterim.

Kanunun 33. Maddesi 7393 sayılı kanunla değiştirilerek, mahalli idareler seçiminde seçimin başlangıç tarihinden 3 ay önceki seçmen kütüklerinin esas alınacağı belirtilerek, zorunlu seçmen oluşturuluyor.

Kanunun 36. Maddesi 7393 sayılı kanunla değiştirilerek, adresi kapalı olanların adrese dayalı nüfus sistemindeki en son adreslerinde seçmen kütüklerine kayıtlı olacakları düzenlenerek, seçmen iradesine müdahale ediliyor.

Kanunun 40. Maddesi 7393 sayılı kanunla değiştirilerek, seçmen kütüklerinin askı süresi içinde seçmen naklinin şüpheli görülmesi halinde naklin yapılmayıp bir önceki seçmen kaydının devam edeceği belirtilerek seçmen iradesine müdahale ediliyor.

Kanunun 65-66 ve 115. Maddeleri 7393 sayılı kanunla değiştirilerek, Cumhurbaşkanı seçim yasaklarının dışında bırakılıyor.

Kanunun 68.maddesine 7102 sayılı kanunla ek 2.fıkra eklenerek birlikte yapılan seçimle cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için kullanılan oy pusulasının aynı zarfa konulabileceği düzenlenmiştir. Halbuki usulde bunların ayrı ayrı zarflara konması gerekmektedir.

Kanunun 81.maddesi 7102 sayılı kanunla değiştirilerek sandık çevresi tanımı değiştirilmiş ve sadece oy sandığının konulduğu oda olarak tarif edilmiştir. Bu durumda güvenlik görevlilerinin sandık çevresi sayılmayan odanın önündeki koridorlara girmelerine izin verilmiştir.

Kanunun 98.maddesi 7102 sayılı kanunla değiştirilerek sandık kurulu mührü olmayan zarfların geçerli kabul edilmesi sağlanmıştır. Böylece harici müdahalenin önü açılmıştır. Nitekim 2017 yılı referandumunda mühürsüz oy pusulaları ve oy zarfları geçerli kabul edilerek referandumdaki hayır oyu evete çevrilmiştir.

Kanunun 101.maddesi 7102 sayılı kanunla değiştirilerek mühürsüz oy pusulaları geçerli kabul edilmiştir.

Kanuna 7393 sayılı kanunla geçici 24.madde eklenerek il ve ilçe sandık kurulu başkanlık seçimlerinin 3 ay içerisinde yapılacağı ve seçilen kişilerin 2 yıl görev alacağı belirtilmiştir. 7393 sayılı kanun 31.03.2022 tarihinde TBMM’de kabul edilmiş ve 7 Nisan 2022’de yayımlanmıştır. Bu kanun yayınlandıktan sonra neredeyse Türkiye tarihinin en büyük adli yargı hakim atamaları yapılmıştır. Bu atamalardan sonra yeni görev yerlerine gelen hakimlerden 3 aylık süre dolmadan il ve ilçe seçim kurulu başkanlığı seçimi (!) yapılmıştır.

7393 sayılı kanunun, TBMM Anayasa Komisyonu görüşmelerinde muhalefet partilerinden CHP, HDP ve İyi partinin, komisyon raporuna karşı muhalefet şerhleri oldukça kapsamlı olarak yer almıştır[63].

 

2839 Sayılı milletvekili Seçimi kanunu

7393 sayılı kanunla 2839 sayılı kanunun 33. Maddesindeki %10 seçim barajı %7’ye indirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yönetimde istikrar zaten %50’inin üzerinde oy alan Cumhurbaşkanı ile sağlanmaktadır. Temsilde adalet ilkesi gereği hiç değilse TBMM’de grup kurmak için gerekli 20 vekil çıkarmak için en fazla %3 olması gereken baraj %7’de bırakılarak adalet ilkesine aykırı davranılmıştır.

Bununla da yetinilmemiştir. 7393 sayılı kanunla 2839 sayılı kanunun 34. Maddesindeki ittifak içindeki partilerin aldıkları oy oranına göre ayrı ayrı milletvekili çıkarmasını getirerek, temsilde adalet ilkesine aykırı düzenleme yapılmıştır. 2018 seçimleri önce ittifak içindeki partilere toplam oy üzerinden yansıtma yapılırken, 7393 sayılı kanunla partilerin aldıkları oy oranına göre milletvekili çıkarması siyasi amaçla yapılmış ve küçük partilerin aleyhine sonuç verecek bir düzenlemedir. Böylece milletvekili seçimi kanunu siyasi iktidarın konjukturel ihtiyaçlarına göre yapılmıştır.

 

2820 Sayılı Siyasi Partiler kanunu

7393 sayılı kanunla 2820 sayılı kanunun 36. Maddesi değiştirilerek, TBMM’de grubu bulunan partinin seçime girmesi düzenlemesi çıkarılmış ve seçime girebilmek için ilçe, il ve büyük kongrelerini yapma zorunluluğu getirilerek, seçime girme zorlaştırılmıştır.

 

MEDYA

5651 sayılı internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun

Kamuoyunda dezenformasyon kanun olarak bilinen 7418 sayılı kanun 13.10.2022 tarihinde TBMM’de kabul edilmiştir. Bu kanun yasalaşmadan önce İnsan hakları Ortak Platformu görüşünü açıklamış ve ciddi sakıncaları olacağını belirtmiştir.[64] Bu kanunun 31, 32, 33, 34, 35.maddeleri ile 5651 sayılı kanunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin en önemli özelliği sosyal medya üzerinde denetim daha da arttırılmış, bant daraltma yolu ile sosyal medya erişimi engelleme yetkisi genişletilmiş ve sosyal ağ sağlayıcıları ile ilgili yeni kısıtlayıcı tedbirler getirilmiştir. Böylece seçim öncesi dönemde siyasi iktidar sosyal medyayı dilediği gibi kontrol edebileceği bir noktaya getirmiştir. Örneğin 13 Kasım 2022 tarihinde İstanbul Taksim İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen saldırı sonrası yayın yasağı ve aynı gece sosyal medyanın engellenmesi gösterilebilir.

7418 sayılı kanunla 5237 sayılı TCK’nun 217.maddesine 217/A maddesi eklenmiştir. Buna göre halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu düzenlenmiş ve 1 yıldan 3 yıla hapis cezası öngörülmüştür.

7418 sayılı kanunla 5651 sayılı kanun düzenlenmiş ve yeni bir suç tanımlanarak sosyal medya kullanıcıları ile yazılı ve görsel medyanın kendisine oto sansür uygulayacağı bir durum yaratılmıştır. Bunun dışında tamamen soyut bir şekilde halkı yanıltıcı bilginin ne olduğunun kolluğa ve yetkili savcılığa bırakıldığı öngörülemeyen ve kanunilik ilkesine aykırı bir suç ihdas edilmiştir.

7418 sayılı kanunlu, Basın kanununda önemli değişiklikler yapılmış ve basın kartı verilmesi ile ilgili olarak ciddi kısıtlamalar getirilmiştir.

7418 sayılı kanunla ilgili olarak Venedik Komisyonu’nun CDL-AD (2022) 034 sayılı ve 21.10.2022 tarihli kabul edilen görüş raporu bulunmaktadır[65]. Bu rapordaki önerilere maalesef Türkiye uymamış ve siyasi iktidar yukarıdaki belirttiğimiz gibi kanunu çıkartmıştır.

 

SONUÇ VE ÖNERİLER

  • AGİT’in Türkiye’deki seçimler ile ilgili gözlemleri sonucu oluşturduğu tüm raporlarda belirttiği gibi AGİT Kopenhag Kriterlerine uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ve sivil toplum örgütlerinin bağımsız seçim gözlemciliği yapmasına olanak verecek düzenleme yapılmalı yada YSK bu konuda izin vermelidir.
  • YSK, Anayasa Mahkemesi gibi bir yüksek mahkeme değildir. YSK kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu ile başvurunun önü açılmalıdır.
  • Türkiye’deki seçmen kütükleri ile ilgili spekülasyonların sona ermesi ve tamamen YSK’nın kontrolünde yeni bir seçmen kütüğünün oluşturulabilmesi için nüfus sayımı yapılmalıdır. Covid-19 pandemi sürecinde karantina koşullarında insanların evde tutulması ve kurallara uyması sağlanmıştır. Eskiden olduğu gibi bir Pazar günü tüm vatandaşlar evlerde tutulabilir ve böylece gerçek bir nüfus sayımı yapılabilir.
  • Seçmen kütükleri yenileninceye kadar seçimlerde parmakta iz bırakan boyanın kullanılmasının sağlanması gerekmektedir.
  • Seçim ve sandık güvenliğinin sağlanması bakımından iş bu raporumuzda eleştiri konusu yaptığımız kanun değişikliklerinin geri alınması ve seçimlerin dürüstlüğü ilkesine uygun seçim idaresinin teşekkül ettirilmesi ve başta YSK olmak üzere il/ilçe seçim kurulları ile sandık kurullarına güveni sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Sandık sonuç tutanağı ıslak imzalı olarak o sandıkta oy kullanan tüm seçmenlere diledikleri taktirde verilmeli ve böylece seçmenin kendi sandığında sandıklar açıldığında gözlemci olması sağlanmalıdır.
  • Sandık sonuç tutanaklarının siyasi partilerin denetimine açık güvenli, çevirim içi bir sistem kurularak aynı anda sisteme girişleri sağlanmalı ve sandıklar açıldıktan 2 saat sonra tüm Türkiye’nin sandık sonuç tutanakları gayrı resmi olarak açıklanmalıdır. Türkiye’de oy kullanılan okulların tamamında internet erişimi bulunduğundan bunun yapılması oldukça kolaydır.
  • Mevcut seçim kanunları siyasi iktidar lehine değişiklikler içerdiğinden dolayı muhalif siyasi partilerin tümü ve seçimlere ilgi gösteren toplumsal muhalefet örgütlerinin tamamı seçim ve sandık güvenliği konusunda işbirliği yapmak zorundadır. Bu işbirliğinin getireceği tüm Türkiye’ye yayılmış organizasyon sayesinde ihlaller en aza inebilecektir.

 

Hazırlayan

Av. Öztürk Türkdoğan

İHD Eş Genel başkanı

Raporu pdf formatında indirmek için: CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ İLE MİLLETVEKİLLİĞİ GENEL SEÇİMİ ÖNCESİ TÜRKİYE’NİN DURUMU 12.12.2022

 

 

[1] https://www.osce.org/files/f/documents/1/d/179806.pdf

[2] https://www.osce.org/files/f/documents/b/4/196356.pdf

[3] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/05/20160522M1-1.pdf

[4] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/06/20160608-1.htm

[5] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160721-4.pdf

[6] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2016)037-e

[7] https://etkiniz.eu/wp-content/uploads/2020/07/venedik-komisyonu-olaganustu-hal.pdf

[8] https://ihop.org.tr/wp-content/uploads/2022/06/OHAL-Raporu_-2016_2018.pdf

[9] https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2022/06/OHAL-KHKlar%C4%B1-Raporu.pdf

[10] https://www.ihd.org.tr/surekli-ohali-duzenleyen-7145-sayili-kanun-hakkinda/

[11] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2017)005-e

[12]https://www.osce.org/files/f/documents/7/4/331101.pdf

[13]https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2018)031-e

[14]https://www.osce.org/files/f/documents/4/6/399938.pdf

[15] https://www.ihd.org.tr/31-mart-2019-yerel-secim-sureci-raporu/

[16] https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2020/08/20200811_IHD-Kovid19TedbirleriRaporu.pdf

[17]https://tihv.org.tr/sokaga-cikma-yasaklari/16-agustos-2015-1-ocak-2020-bilgi-notu/

[18] chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2021/08/2020-y%C4%B1l%C4%B1-hak-ihlal-raporu.pdf

[19]chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2022/10/2021-y%C4%B1l%C4%B1-raporu.pdf

[20]https://venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2016)010-e

[21]https://www.ihd.org.tr/fasizme-darbelere-ve-savasa-karsi-demokrasi-ve-baris-istiyoruz/

[22] https://www.ihd.org.tr/irak-ve-suriye-tezkereleri-savas-tezkeresidir-savasa-karsi-barisi-savunuyoruz/

[23]https://www.ihd.org.tr/savas-oldurur-savasa-hayir-baris-istiyoruz/

https://www.ihd.org.tr/hak-savunucularini-serbest-birakin/[24]

[25]https://www.ihd.org.tr/halkevleri-es-genel-baskani-dilsat-aktas-ve-arkadaslari-serbest-birakilsin/

[26] https://www.ihd.org.tr/turk-tabipleri-birligi-ttb-merkez-konsey-uyeleri-serbest-birakilsin/

[27] https://www.ihd.org.tr/irak-ve-suriye-tezkeresine-hayir-yurtta-baris-dunyada-baris/

[28] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_Mutabakat%C4%B1

[29] https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/So%C3%A7i_Mutabakat%C4%B1_(2019).html

[30] https://www.ihd.org.tr/kurt-sorununda-catismada-israr-etmek-insani-ve-ekonomik-krizi-derinlestirir/

[31] https://www.ihd.org.tr/zaxo-perex-koyu-katliamini-kiniyoruz/

[32] https://www.ihd.org.tr/prof-dr-sebnem-korur-fincanci-derhal-serbest-birakilsin/

[33]https://www.ihd.org.tr/savasa-karsi-barisi-savunuyoruz/

[34]https://www.ihd.org.tr/tutuklu-milletvekili-ve-belediye-baskanlari-icin-gerceklestirilen-hapishane-ziyaretlerine-iliskin-ihd-raporu/

[35]chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://hdp.org.tr/Images/UserFiles/Documents/Editor/DBP%20Kayyum%20Raporu.pdf

https://venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2017)021-e[36]

[37] chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://rm.coe.int/090000168070b781

[38] https://www.ihd.org.tr/31-mart-2019-yerel-secim-sureci-raporu/

[39] chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://rm.coe.int/09000016809cba58

[40] https://drive.google.com/file/d/1kajDMMP6bw-TaBAgDJi1DoQDmtV158ys/view

[41] https://search.coe.int/congress/pages/result_details.aspx?objectid=0900001680a5b1d3

[42] https://www.ihd.org.tr/demokrasi-ve-insan-haklari-icin-hdpnin-siyaset-yapma-hakkini-savunuyoruz/

[43] https://www.ihd.org.tr/hak-ve-hukuk-orgutlerinden-hdpye-yonelik-kapatma-davasi-hakkinda-ortak-aciklama/

[44] http://mezopotamyaajansi35.com/GUNCEL/content/view/162739

[45]https://www.ihd.org.tr/avrupa-konseyi-parlamenterler-meclisinin-turkiye-hakkindaki-izleme-karari/

[46]https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2017)007-e

[47]https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-215340%22]}

[48] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22fulltext%22:[%22T%C3%9CRK%C4%B0YE%22],%22documentcollectionid2%22:[%22GRANDCHAMBER%22],%22itemid%22:[%22001-207173%22]}

[49] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-220958%22]}

[50] https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-dusunce-mahkumu-gezi-davasi-tutuklulari-serbest-birakilmali

[51] https://www.ihd.org.tr/gezi-parki-davasinda-verilen-vahim-kararla-ilgili-basin-aciklamasi/

[52] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-218516%22]}

[53]chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/11/20221109-11.pdf

[54] https://search.coe.int/cm/Pages/result_details.aspx?ObjectID=090000168098fb6f

[55] https://www.ihd.org.tr/surekli-ohal-turkiyede-toplanti-ve-gosteri-ozgurlugune-yonelik-saldirilar-ve-sivil-topluma-yansimalari-2/

[56] https://www.ihd.org.tr/insan-haklari-savunucularinin-korunmasi-icin-gozlemevi-obs-ve-ihd-raporu-suregelen-baskilar-sivil-toplumun-varligi-ve-isleyisini-tehlikeye-atiyor/

[57] chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2022/06/TMK-Raporu.pdf

[58] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2017)005-tur

[59] https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/bireysel-basvuru-basin-duyurulari/yuksek-secim-kurulu-kararlari-aleyhine-bireysel-basvuru-yapilamayacagina-iliskin-kabul-edilemezlik-kararlari-basin-duyurusu/

[60] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL(2018)034-e

[61] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2018)031-e

[62] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2022)016-e

[63] chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss321.pdf

[64] https://ihop.org.tr/basin-kanunu-ile-bazi-kanunlarda-degisiklik-yapilmasi-hakkinda-kanun-teklifine-iliskin-gorusumuz/

[65]https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2022)034-e