2021 Yılı Baskı ve Tehdit Yöntemleriyle İfade Alma, Mülakat Yapma, Ajanlaştırma ve Kaçırma Olaylarıyla İlgili Özel Rapor

Derneğimiz tarafından 2018[1], 2019[2] ve 2020[3]  yıllarında “Baskı ve Tehdit Yöntemleriyle İfade Alma, Mülakat Yapma, Ajanlaştırma ve Kaçırma Olaylarıyla İlgili Özel Raporlarımızı” bir bilanço eşliğinde kamuoyuyla paylaşmıştık. Raporlarımızda bu tür uygulamaların 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması ile birlikte devletin baskı politikası haline geldiğini vurgulamış ve bu uygulamaların TCK’da tanımlı tehdit, hakaret, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, görevi kötüye kullanma gibi birden fazla suçu da teşkil ettiğini ifade etmiştik. Özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından bu alanda yaşanan hak ihlallerinin arttığı, şikayetlerin etkili bir şekilde soruşturulmadığı ve faillerin cezalandırılmadığı, yapılan başvurulardan ve basına yansıyan haberlerden de anlaşılmaktadır. Türkiye’deki genel cezasızlık politikasının bu tür başvurularda da temel bir yaklaşım olduğu görülmektedir.

İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi Dokümantasyon Birimi’nin verileri, 2021 yılı Ocak-Kasım ayları içerisinde en az 13 kişinin kaçılarak ajanlık teklifine ya da tehdide maruz bırakıldığını ve bu kişilerin herhangi bir işlem yapılmadan serbest bırakıldığını belirlemiştir. Yine aynı şekilde, en az 66 kişinin ise gözaltı yerlerinde (bir kısmı hapishanelerde) veya gözaltı yerleri dışındaki alanlarda ajanlık teklifine ve tehdidine maruz kaldığını ortaya koymuştur. Benzer şekilde, büyük bölümü kolluk kuvvetleri tarafından olmak üzere en az 65 kişinin tehdit edildikleri belirlenmiştir. Tehdit edilen kişilerden 12’si sosyal medya üzerinden tehdit edildiğini belirtmiştir. Sosyal medya yoluyla yapılan tehditlerin çoğunlukla siyasi parti çalışanlarına, üniversite öğrencilerine ve medya emekçilerine yönelik olduğu görülmektedir. Azınlık grup üyeleri de azınlık kimlikleri sebebiyle bu tehditlerin çok sık olarak yaşamaktadırlar.  Maalesef bazı durumlarda 18 yaşından küçük çocukların da kolluk kuvvetleri tarafından tehdit edildiklerine dair veriler bulunmaktadır. İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi Dokümantasyon Birimi’nin verileri, 2021 yılının ilk on bir ayı içerisinde toplamda en az 144 kişinin kaçırma, ajanlaştırma ve tehdide maruz kaldığını belirlemektedir.

Son yıllarda devletin baskı politikası haline gelen bu tür uygulamalar nedeniyle mağdur olan birçok kişi hak ihlali gerekçesiyle derneğimize başvuru yapmaktadır. 2021 yılının ilk on bir ayı içerisinde İHD Genel Merkezi’ne 4, İHD İstanbul Şubesi’ne 36, İHD Ankara Şubesi’ne 10, İHD İzmir Şubesi’ne 7, İHD Diyarbakır Şubesi’ne 3, İHD Van Şubesi’ne 2, İHD Batman Şubesi’ne 1, İHD Dersim Şubesi’ne 1 ve İHD Mardin Şubesi’ne 1 kişi olmak üzere toplam 65 kişi başvuru yapmıştır.

Hem mağdurların savcılığa ve insan hak ve özgürlükleri konusunda faaliyet yürüten kurumlara başvuru yapmaktan çekinmeleri hem de yapacakları başvurularını sonuçsuz kalacağına ilişkin algılarından dolayı gerçek sayılara ulaşamamaktayız. Buna karşın, elimizdeki kısıtlı veriler bile bu alandaki ihlallerin günbegün arttığını ve şikayetlerin etkili bir şekilde soruşturulup nihayete erdirilmemesi sebebiyle bu alandaki hak ihlallerinin durmadan devam ettiğini açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Buna karşın, 2021 yılının Ocak ayında Gökhan Güneş’in İstanbul’da kaçırılıp işkence edildikten beş gün sonra serbest bırakılması kamuoyu baskısının sonuç verdiğini göstermiştir. Ayrıca 29 Aralık 2020 günü Ankara’da kaçırılan Hüseyin Galip Küçüközyiğit‘in kızının, derneğimizin ve Cumartesi Anneleri’nin çabaları sonucu oluşan kamuoyu baskısı sonuç vermiş, 13 Eylül 2021 günü Küçüközyiğit’in Ankara Sincan Cezaevi’nde olduğu öğrenilmiştir. Küçüközyiğit’in yaklaşık sekiz buçuk aylık işkenceden sonra serbest bırakılması bu alandaki çabaların boşa gitmediğini göstermiştir. Her iki vaka ile ilgili İHD’nin uluslararası başvuruları da olmuştur. Ancak Ağustos 2019’dan beri kaçırılarak kaybedilen Yusuf Bilge Tunç’un akıbeti halen bilinmemektedir.

Bu tür baskı yöntemlerinin genelde öğrencilere, siyasi parti üyelerine/aktivistlerine, basın emekçilerine, mahpuslara veya mahpus ailelerine karşı uygulandığını görmekteyiz. Bu baskılar çoğunlukla kendini istihbaratçı olarak tanıtan kolluk kuvvetlerince veya infaz koruma memurları ve güvenlik korucuları (geçici köy korucusu) tarafından gerçekleştirilmektedir. Neredeyse tamamı resmi görevli olan bu kişiler, ellerindeki devlet gücü vasıtasıyla bireylerin özel hayatına ilişkin bilgilere ulaşmakta ve bu bilgileri kullanarak kişilerin hassasiyetlerini istismar etmektedirler. Aşağıda örneklerini göreceğiniz üzere, mağdurlar özel hayatlarındaki bilgiler de kullanılarak ve yardım edilecekleri vaadiyle ikna edilmeye çalışılmakta, çoğu durumda da tehdit yoluyla ajanlaştırılmaya (muhbirleştirilmeye) çalışılmakta ve kişilere psikolojik işkence yapılmaktadırlar. Kişileri tutuklanmakla, kaçırılmakla, ölümle veya işkenceyle tehdit edilmekte ve yasa dışı ajanlığa zorlamaktadırlar. Bazı durumlarda kişiler aile üyeleri, çevreleri ya da tutuklu bulunan yakınları ile tehdit edilmektedir. Tehditler çoğunlukla defalarca tekrar edilmekte; kişilerin sosyal ve psikolojik iyi oluşları olumsuz yönde etkilenmeye çalışılmaktadır.

Yukarıda ifade edildiği gibi tehdit etme, ajanlaştırma ve kaçırma olaylarının çoğunlukla belirli gruplara yöneldiği ve bazı şehirlerde daha yoğun bir biçimde ortaya çıktığı görülmektedir. Ekteki özetlerden de görüldüğü üzere, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde daha yoğun biçimde kullanılan ajanlaştırma ve kaçırma yöntemleri Türkiye’nin her yerinde sistematik bir yöntem olarak kullanılmaya devam etmektedir. Ajanlaştırma, kaçırma ve tehdit yöntemleri bazen bir arada kullanılmakta bazen de mevcut duruma göre bu baskı yöntemlerinden sadece bir tanesi kullanılabilmektedir.

İnsan Hakları Derneği olarak devletin cezasızlık politikasının son bulması ve bu tür vakalarda sorumluluğu bulunan faillerin cezalandırılması amacıyla birçok girişimde bulunmaktayız. Bu amaçla derneğimize yapılan başvurular derneğimiz tarafından İçişleri Bakanlığı’na, Kolluk Gözetim Komisyonu’na ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na bildirilmekte buna karşın etkili bir soruşturmanın halen yapılmadığı görülmektedir. Maalesef, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kolluk kuvvetlerini denetlemek için bir alt komisyon kurulmamış ve 2019 yılından beri faaliyet yürüten Kolluk Gözetim Komisyonu tarafından şu ana kadar hiçbir faaliyet raporu yayınlanmamıştır.

Derneğimiz ayrıca TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu ve İçişleri Bakanlığı ile de görüşmüş ancak vakaların devamından da anlaşılacağı üzere önleyici tedbirlerin yeterli düzeyde alınmadığı görülmektedir.  Gökhan Güneş vakasından sonra ise uzun süreli kaçırma olayına şimdilik rastlanmadığını şimdilik belirtilebiliriz. Yukarıda yer verilen örnekler, ekte yer alan özetler ve resmi mercilerin mevcut tutumu bir arada değerlendirildiğinde bu tür vakaların münferit olaylar değil sistematik bir yöntem olarak kullanıldığı açıkça görülmektedir. İnsan haklarının temel değerleriyle çelişen, kanunların ve uluslararası sözleşmelerin yasakladığı bu tür uygulamalara derhal son verilmesi gerektiğini bir daha vurguluyor ve bu yöndeki hak ihlallerinin son bulması yönündeki ısrarlı takibimizin devam edeceğini ifade ediyoruz.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Daha önceki raporlarımızda ifade ettiğimiz önerilerimiz halen geçerliliğini korumaktadır.

  • Cumhuriyet savcıları, TCK’da tanımlı tehdit, hakaret, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, görevi kötüye kullanma gibi birden fazla suç teşkil eden kaçırma ve ajanlaştırma faaliyetlerine sessiz kalmamalı, şikâyetleri etkili bir biçimde soruşturmalı ve failler tespit edilerek devlet korumasından çıkarılarak yargılanmalıdır. Bu konuda Adalet Bakanlığı ve HSK üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
  • TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kolluğun denetlenmesine yönelik olarak bir alt komisyon kurmalı ve başvuruları değerlendirmelidir.
  • Kolluk Gözetim Komisyonu, bu raporda belirttiğimiz ihlallerle ilgili etkili faaliyetler yürütmelidir.
  • TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kanundan kaynaklanan yetki ve sorumluluğu gereği alt komisyon kurarak istihbarat örgütlerinin yasa dışı faaliyetleri konusunda araştırma yapmalı, iş bu raporda belirtilen yaba dışı faaliyetleri önleyecek etkili tedbirler almalıdır.
  • Avrupa Konseyi İşkenceyi Öneme Komitesi’nin Türkiye ziyareti esnasında bu konunun üzerine gitmesi sağlanacaktır. Ayrıca, bu konuda BM’nin yetkili mekanizmalarına da gerekli başvurular yapılacaktır.

Raporun tamamı için: 2021 Baskı, Tehdit ve Ajanlaştırma Raporu

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

 

[1] https://www.ihd.org.tr/baski-ve-tehdit-yontemleriyle-ifade-alma-mulakat-yapma-ajanlastirma-ve-kacirma-olaylariyla-ilgili-ozel-rapor/
[2] https://www.ihd.org.tr/2019-yili-baski-ve-tehdit-yontemleriyle-ifade-alma-mulakat-yapma-ajanlastirma-ve-kacirma-olaylariyla-ilgili-ozel-rapor/
[3] https://www.ihd.org.tr/2020-yili-baski-ve-tehdit-yontemleriyle-ifade-alma-mulakat-yapma-ajanlastirma-ve-kacirma-olaylariyla-ilgili-ozel-rapor/