Dün Erzincan İliç’de ekolojistlerin, bilim insanlarının ısrarla uyardığı, yani sonuçları önceden bilinen ve göz göre göre gelen bir doğa katliamı, taammüden işlenen bir cinayet, bir ekokırım suçu yaşandı. Ve Sülfürik asitli, siyanürlü göçük altında kalan işçilerden saatler geçmesine rağmen hala haber alınamadı.
Katliam göz göre göre geldi: Maden işletmesi, 2001 yılında sondaj çalışmalarına başladı, 2010’da siyanürle altın işletmeciliğine geçti.
Halkın yaşam ve geçim alanlarına, su varlıklarına, tarım arazilerine, doğaya ve canlılarına verilen zararın engellenmesi için yöre halkı, çevre örgütleri defalarca bölgede açıklama yaparak; “siyanür havuzunu kapatın kuşlar ölüyor, siyanür toprağa karışıyor, derhal projeyi iptal edin” çağrısında bulundu.
Türk Tabipler Birliği; 25 Mayıs 2021 tarihinde; altın madeni etrafında bulunan yüzey sularından, topraktan, suda yaşayan bitki ve böceklerden, kara bitkilerinden, kuşlardan alınan örneklerde arsenik düzeyinin yüksek olduğunu tespit etti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Çöpler Maden İşletmesinin Fırat Havzası üzerinde, Fırat Nehri’nin 300 metre dibinde kurulu siyanürlü atık havuzları ve yüzlerce metre derinliğinde maden çukurları ile doğa ve yaşamı tehdit etmeye devam ettiğini görmezden gelerek hiçbir önlem almadı.
İktidar, bilim insanlarının, ekolojistlerin, halkın itirazlarına kulaklarını tıkadı. Yargı görevini yapmadı. Açılan sayısız dava ve protestolara karşın şirket faaliyetlerine devam etti.
21 Haziran 2022’de siyanürü taşıyan boru patladı ve gece boyunca yaklaşık 20 m3 siyanürlü su çevreye yayıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, önce madenin faaliyetini geçici olarak durdurup şirkete “üst sınır” olan 16 milyon 441 bin TL idari para cezası verildiğini söyleyerek övündü, üç ay sonra 23 Eylül 2022’de madende faaliyetin başlaması için onay verdi. Üstelik geçtiğimiz Ağustos ayında yeni bakan Mehmet Özhaseki’nin onayı ile kapasite artırımı yapıldı.
Dün, sürekli kapasite artırımı yapılarak faaliyetine devam eden Çöpler Altın Madeninin siyanürlü yığın linç sahası çöktü. İşçiler göçük altında kaldı. Siyanür ve Sülfürik asit yığını Fırat Nehri havzasına yayıldı ve Fırat’ın aktığı her yer, tüm halkların yaşamını tehdit eden, etkileri yıllarca sürecek bir çevre felaketine maruz kaldı. Bu bir ekokırım suçudur!
Olayın ardından bölgeye giderek yerinde inceleme yapmak isteyen Dersim Şube Eş Başkanlarımız Gürbüz Solmaz, Gönül Sonbahar ve İnsan Hakları Derneği üyeleri Nilüfer Akdağ ve Gökmen Yeşil, Tunceli Valiliğ’inin Tunceli İlinden Erzincan İline çıkışları yasaklayan kararı gerekçe gösterilerek gözaltına alındılar ve yapılan işlemlerin ardından serbest bırakıldılar.Ancak bölgeye girişlerine izin verilmedi.
Sadece Erzincan İliç’de değil, Dersim’den, Kaz Dağları’na, Ağrı Diyadin’in Mollakara köyüne kadar memleketin dört bir tarafı “altın madenciliği” adı altında şirketlerin tehdidi altındadır. Siyanürle altın işletmeciliği ya da siyanürle kimyasal liç yöntemi uygulanarak maden işletmeciliği yapılması yasaklanmalı, bu yöntemle çalışan madenler derhal kapatılmalı, Erzincan İliç’de meydana gelen ekokırım suçunun tüm sorumluları yargılanmalı, uzman sivil örgütlerin bölgede inceleme yapmalarına imkan sağlanmalıdır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ