Erzurum Şube Yöneticilerimiz Derhal Serbest Bırakılmalıdır

İHD’liler, Kendilerini Koruyacak Yegâne Gücün

İnsanlık İlkeleri ve Kamu Vicdanı Olduğunun

Bilinciyle Çalışmalarını Sürdüreceklerdir…

İnsan hakları savunuculuğu zor ve riskli bir iştir. Türkiye gibi, demokrasinin temel ilkelerinin henüz yeterince içselleştirilmediği ülkelerde daha da zordur. Bu bağlamda, kurulduğu 1986 yılından bu yana derneğimiz üye ve yöneticileri çok ağır baskı ve saldırılara maruz kaldılar.

İHD basta Kürt sorunu olmak üzere demokrasi ve insan hakları alanında önemli sorunların varlığını ısrarla dile getirmiştir. Diğer sorunların yanı sıra Kürt sorununun şiddete dayalı “çözümünde” ısrar eden devlet politikasından kaynaklı her türlü hak ihlaliyle de mücadele etmiş ve çok ağır bedeller ödemiştir.

İHD Erzurum şube yöneticilerimiz ve üyelerimizden, Erdal Özakçil, Yavuz Karabudak ve Hamit Ateş 4 Şubat günü gözaltına alınarak tutuklanmışlardır. Arkadaşlarımızın tutuklanmalarına genel insan hakları ihlalleri ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini kapsayan çalışmalar gerekçe gösterilmiştir. Erzurum şube cezaevi komisyonu üyesi arkadaşlarımız bulundukları yerelde uzun zamandır yapmış oldukları bu çalışmalarla cezaevlerindeki gerçekleri dile getirmişler hatta en son cezaevinde yapmış oldukları bir eylem nedeniyle geri dönüş yolunda 5 fahri müfettiş bahane edilerek trafik cezaları kesilmiştir. Arkadaşlarımız bu çalışmaları uzun zamandır engellenmek istenmekte ve bu tutuklama ile derneğimizin çalışmalarından duyulan kaygı ile haklılığımız kanıtlanmaktadır.

İnsan hakları çalışmaları dışında, hiçbir yasa dışı çalışması olmadığını bildiğimiz arkadaşlarımızın tutuklu olarak yargılanmasını kabul edilemez buluyoruz. Tutuklu yargılama istisna, tutuksuz yargılanma ise kural olmalıdır. Ancak, bu evrensel ilke Türkiye’de ters düz edilmiştir. Yargıtay’ın ceza muhakemesi kanunun 102. maddesine getirdiği yorumlama tutuklamanın amacı dışında tamamı ile bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığının açık ikrarıdır. Bu da Türkiye’de hukukun üstünlüğüne uygun bir yargı yapılanması olmadığını ve hukuk güvenliğinin bulunmadığını göstermektedir. Hiçbir şiddet eylemi ile suçlanmayan arkadaşlarımızın tutuklu yargılanması insan hakları çalışmalarına olan karşı duruşu da göstermektedir. Oysa yargı mensuplarının insan hakları çalışmalarını desteklemesi ve kolaylaştırması gerekmektedir. İçişleri Bakanlığı’nın 2004/139 Sayılı Genelgesiyle yürürlüğe konulan BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi bunu da içermektedir. Ancak, Türkiye her zaman olduğu gibi bu konuda da uluslararası taahhütlerini uygulamamakta ısrar etmektedir.

Tutuklu arkadaşlarımız demokrasi ve insan hakları mücadelesini haklı ve meşru temelde yürütmüşlerdir. Onların mücadelesini aynı kararlılıkla bizler de sürdürmeye devam edeceğiz.

İnsan hakları ve demokrasi alanında atılacak tüm adımları hiçbir kaygı taşımaksızın destekleyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Ancak bu başlıklar altında demokrasi güçleri ve aktivistlerimizin tasfiye edilme politikalarına da boyun eğmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz. Bu nedenle; Erzurum’da yaşanan hukuksuzlukları Türkiye başta olmak üzere tüm dünyadaki demokrasi ve insan hakları savunucularının sahiplenmesi ve gündemi haline getirmesini sağlayacağız. Mücadelemizi daha da büyüterek sürdüreceğiz.

Buradan bir kez daha ilgililere şu çağrıyı yapmak istiyoruz;

Tutuklu arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın