Gazi Dağ’a Mektup

 

Sevgili Gazi Dağ;

İnsan Hakları Derneği olarak başlatmış olduğumuz hasta tutuklu ve hükümlülerle dayanışma etkinliğimizi sürdürüyoruz. Bu etkinlik kapsamında her ay bir tutuklu veya hükümlünün sağlık sorununu kamuoyuna taşımak üzere mektup gönderiyoruz. Etkinliğimizin dördüncü ayında sizin sağlık sorununuzu ele alıyoruz. Biz insan hakları savunucuları; üzerine atılı suçun nedeni ne olursa olsun, insanlar için hiçbir ayırım yapmadan tüm tutuklu ve hükümlülerin insan onuruna ve yaşam hakkına saygı anlayışı ile hareket ederiz.

Sevgili Gazi Dağ;

Derneğimize yapmış olduğunuz yazılı başvuruyu okuduğumuzda, size yapılanlardan insan onurunun bu derece ayaklar altına alındığını görmek endişelerimizi bir kat daha arttırdı. Yaşadıklarınız ülkemizdeki cezaevlerinin durumunu öylesine yalın ve içten anlatıyordu. Biz insan hakları savunucuları, size yapılanları tüm kamuoyuna ve vicdanlara taşımayı bir insanlık görevi bildiğimizi hatırlatmak istiyoruz.

Sevgili Gazi Dağ;

20.12.2004 yılında uğradığınız bir saldırı sonucu yaralanmış ve sonrasında hem psikolojik hem fiziksel travma yaşamışsınız, bu ciddi sağlık sorunları ile uğraşırken yine başınızdan geçen bir adli olay gerekçesi ile tutuklanıp Antalya cezaevine götürülmüşsünüz. Yargılama sonucu 20 yıl hüküm giymişsiniz ve cezaevi yaşamı ile artık sizin için zor günler başlamış. Zorunlu ihtiyaçlarınızı bile karşılayamazken sizi hastane ve cezaevi arasında dolaştırıp duruyorlar. Bu süreçte hastaneye yatmanızı sağlayan doktorların; daha sonra jandarmanın baskısı ile karar değiştirdiğini ve yeniden cezaevine gönderildiğinizi beyan ediyorsunuz. Öğrendiğimize göre, savcılık izniyle kardeşiniz günde üç defa cezaevi koridorlarına alınarak, hijyenik bakımınızı yapıyor. Elbette bu saatler arasında iradeniz dışı çalışan boşaltım sisteminiz, koğuşlarda bulunan diğer tutuklular arasında da ciddi sıkıntılar yaşatmakta size. Kardeşiniz tarafından yapılan bu temizliğinizin çoğu zaman merdiven altlarında ve hiç de sağlıklı olmayan koşullarda yapıldığını söylüyorsunuz. Tüm bu sıkıntılarınızı dile getirdiğinizde karşılaştığınız “bize mi sordun buraya gelirken?” türünden söylemlerin sizi incittiğini ve bundan dolayı psikolojinizin kötü olduğunu belirtmişsiniz.

Sevgili Gazi Dağ;

Sağlık durumunuz çeşitli raporlarla saptanmış durumda. Defalarca savcılıklara, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na dilekçelerle başvurmuşsunuz. Hatta TBMM İnsan Hakları Komisyonu’ndan gelen gözlemcinin de sizin hakkınızda bir rapor hazırladığını, ama hala cevap verilmediğini belirtmişsiniz. Tüm raporlarınız mevcut durumunuzun kabulü doğrultusunda. Hatta İstanbul Adli Tıp merkezine sevkinizi istediğinizde bile, kendi imkânlarınızla ambulans tutarak götürülmüşsünüz. Ve ilginçtir, sabaha kadar Bayrampaşa cezaevinin bahçesinde jandarmayla ambulansta tutulmuşsunuz.

Sevgili Gazi Dağ;

Başvurunuzdan aldığımız bilgilerle yaşadıklarınızı kısaca özetlemeye çalıştık. Tabi özel bakımınızla ilgili yaşamış olduğunuz dramı yeterli anlatabildik mi bilemiyoruz. Ama yaşadıklarınızın bir insanlık ayıbı olduğunu biliyoruz. Cezaevleri ülkemizin aynası olsaydı özellikle adli cezaevlerinde tutulan insanlarımızın yaşamış olduğu sıkıntılara bakılarak bu ayna yüzümüze tutulsaydı, toplumdaki her birey kendinle yüzleşebilirdi. Ama ne yazık ki başta yetkililerin olmak üzere mevcut duyarsızlık sizlere ilgisizlikle cevap buluyor.

Sevgili Gazi Dağ;

Durumunuzdan anlaşıldığı üzere kendi başınıza bakımınızı sağlayacak yaşamsal fonksiyonlarınızı yerine getiremeyeceğiniz ortadadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un m.16/2 hükmü "diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur." düzenlemesini getirmektedir. … Durumuzun en azından bu açıdan değerlendirilip, tedavinizin ve doğal olarak bunun uzantısı olan bakımınızın sağlanabileceği bir sağlık kuruluşuna gönderilmelisiniz. Durumunun ağırlığı ve ihtiyaçlarınızı kendi olanaklarınızla karşılayamayışınız, mümkün olan en kısa sürede bir hastaneye sevkinizi gerekli kılmaktadır. Kaldı ki bu şekilde infazınızın sürdürülmesi, yaşamınız için açıkça tehlike doğurmaktadır. Kişinin salt yaşamsal faaliyetlerinin kendisi tarafından yerine getirilememesinin yanında yatalak bir durumda ve hareketsiz kalması nedeniyle bünyesinde gelişebilecek diğer rahatsızlıklar da göz önüne alınmalıdır. Durumunuz bu bağlamda, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un m.16/2 de düzenlenmiş "ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır" hükmünün uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Belirtilen sebepler ile sizin derhal en yakın sağlık kurumuna naklinizin sağlanması ve durumunuzun CGTİHK m.16/2 uyarınca değerlendirilerek cezanızın infazının ertelenmesi, Cumhurbaşkanı’nın Anayasanın 104 maddesi ile tarafınıza tanınan sürekli hastalık veya sakatlık nedeni ile kişilerin cezalarını hafifletmek ve kaldırmak yetkisi dahilindedir.

Sevgili Gazi Dağ;
Biz insan hakları savunucuları bu mektupla vicdanlara ve yetkili kurumlara sesleniyoruz. Umarız sesimizi duyan olur, mağduriyetiniz kısa sürede yanıt bulur. En kısa zamanda sizden güzel haberlerinizi bekliyor ve yaşamınızın daha kolay geçmesini diliyoruz. Sevgilerimizle…
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın