Güvenlik Gerekçesiyle İnsan Haklarının ve Özgürlüklerin Kısıtlanması ve Basına Talimat Verilmesi

Güvenlik Gerekçesiyle İnsan Haklarının ve Özgürlüklerin Kısıtlanması, Basına Talimat Verilmesi Kabul Edilemez

Yaşanan deneyimler, ne dünyada ve ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde güvenliğin sadece silahlı güçler tarafından sağlanamayacağı gerçeğini ortaya koymuştur. Güvenlik sadece silahlı güvenlik güçlerinin sorunu değildir.

Kabul etmek gerekir ki, toplumsal eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik şiddet için uygun bir zemin oluşturmaktadır. Daha da önemlisi, insanların kendilerinin haksızlığa uğradığı hissi, belki de ülkede ve dünyada yaşanan şiddetin temel kaynağını oluşturmaktadır. Toplumun herhangi bir kesimi kendisini ezilmiş, dışlanmış, haksızlığa uğramış hissediyorsa, sadece silahlı yöntemlerle kalıcı bir toplumsal barışın sağlanması mümkün değildir.

Toplumsal kalıcı barışın temeli “adalet duygusu” dur. Sorunlara adaletli ve hakça çözümler bulmak yerine, dayatmacı ve zora dayalı politikalarda ısrar, sadece şiddetin artmasına hizmet eder. Güç gösterisi, inatlaşma ve uzlaşmanın dışlanması barışa hizmet etmemektedir. Ayrıca, bu tür bir yaklaşımın kimlerin sırtından ve kimlerin çıkarına hizmet ettiği de sorgulanmak durumundadır.

Derneğimiz, savaşa ve şiddete karşı duruşunu duraksamasız olarak ve her koşulda ifade etmekte, tavır koymaktadır. Bu konuda hiçbir ayrım yapmaksızın, savaşa ve şiddete karşıyız. Kuşadası’nda minibüse bomba konularak insanların öldürülmesine, Bingöl’de tren yolundaki mayının patlatılarak insanların öldürülmesine, askerin kaçırılmasına, politikacıların öldürülmesine karşı olduğumuzu, bu olayları kınadığımızı bütün medya bilmektedir. Ancak, aynı şekilde devletin şiddet politikalarını onaylamadığımız da bilinmektedir. Temel sorunlar; görmezlikten gelinerek, inkar edilerek, yok sayılarak ve silahlı güçlere havale edilerek çözülemez. Çözülemediğini yaşanan deneyimler göstermiştir.

Sorunları demokratik yöntemlerle çözmek istemeyen Hükümet ve diğer devlet kurumları, yurttaşlarımızı “güvenlik mi, insan hakları mı” ikilemi ile sıkıştırıp, mevcut özgürlüklerini ve temel haklarını kısıtlamak, olağanüstü yöntemleri yürürlüğe sokmak istemektedir. Medya açıkça baskı ve sansür altına alınmak isteniyor. Güvenlik güçleri görev yaparken kendilerini sınırlayacak herhangi bir insancıl ve hukuki kural istemiyorlar. Önceki yıllardan hiç de yabancısı olmadığımız olağanüstü ve hukuk dışı yöntemler tekrar yürürlüğe konulmak isteniyor.

Özgürlüklerimize ve temel haklarımıza getirilecek her türlü sınırlama, insan haklarına, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne vurulmuş bir darbe olacaktır. Hayır buna izin vermemeliyiz. Haklarımıza sahip çıkmalı, yapılmak istenenlere karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Hep birlikte şiddete ve silaha topyekün karşı çıkalım ve barışı dillendirelim. Kimsenin kuşkusu olmasın, biz İnsan Hakları Derneği olarak bunu yapacağız ve hiçbir tehdit ya da baskı bizi yıldırmayacaktır.

Av.Yusuf ALATAŞ
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın