Uludere İlçesi Ortaköy’de Yaşanan İnsan Hakları İhlal İddialarına İlişkin Rapor

OLAY

Şırnak ili Uludere ilçesi Ortaköy Köyü’nde ikamet eden bir grup köylü, 6 Temmuz 2003 tarihinde Derneğimize telefonla başvurarak Abdulhalik BERK ve Fahri BERK’in Ortaköy Karakolu bahçesinde direğe asılı vaziyette işkence görmelerinden ve akabinde gelişen olaylarda jandarma görevlileri tarafından kendilerine fiziki ve sözlü saldırıda bulunduklarından yakınarak yardım talep etmişlerdir.

HEYETİN OLUŞUMU
Derneğimize yapılan başvurular üzerine, işkence ve kötü muamele iddialarını araştırmak, araştırma ve incelemeler sonrasında kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak ve çeşitli ulusal ve uluslar arası mevzuatlarda güvence altına alınan işkence ve gayri insani muamele yasağının ve güvenli ortamda yaşama hakkının korunmasına katkıda bulunmak amacıyla;

İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av.Reyhan YALÇINDAĞ başkanlığında İHD GYK Üyesi Mihdi PERİNÇEK, İHD GYK Üyesi ve Mardin Şube Başkanı Av.Hüseyin CANGİR ve Göç-Der Diyarbakır Şube Sekreteri Av.Mahsuni KARAMAN’ın yer aldığı İnsan Hakları Heyeti oluşturulmuştur.

HEYET GİRİŞİMLERİ
İnsan Hakları Heyeti, işkence ve gayri insani muamele iddialarını araştırma istenci ve çalışma amacını başta İçişleri Bakanlığına bildirmiş ve çalışmaların kolaylaştırılmasını istemiştir. İnsan Hakları Heyeti olay yerine gitmeden evvel yazılı yolla Uludere Kaymakamlığı ve Cumhuriyet Savcılığından randevu talebinde bulunmuştur.

İnsan Hakları Heyeti 8 Temmuz 2003 tarihinde Ortaköy’de başvurucular ve işkence mağdurlarıyla görüştükten sonra ilgili soruşturmayı yürüten Uludere Cumhuriyet Savcıları İbrahim HATAL ve Ersel ERTÜRK ile görüşmüştür.

İnsan Hakları Heyetinin randevu talebinde bulunduğu Uludere Kaymakamlığına gidildiğinde yerinde olmadığından kendisi ile yüzyüze görüşülememiş ancak daha sonra telefonla görüşülebilmiştir.

OLAY YERİ OLAN ORTAKÖY’DE MAĞDUR BAŞVURUCULARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
İnsan Hakları Heyeti, 8 Temmuz 2003 tarihinde sabah saat 11.00 sıralarında Ortaköy’e varmış ve daha önceden köy halkına heyet tarafından köye gidileceği bildirilmiş olduğundan mağdurların bir çoğunu kendilerini bekler vaziyette bulmuşlardır. Heyet aşağıda belirtilen görüşmeleri gerçekleştirmiştir:

1.Gözaltına Alınan İşkence Mağduru Abdulhalik Berk: Mağdur, 5 Temmuz 2003 günü saat 14.00 sıralarında Ortaköy Bölük Komutanı tarafından Karakola çağrılması üzerine Karakola gittiğini, Karakola girer girmez gözaltına alındığının kendisine söylendiğini ve gözaltı işlemlerine başlandığını heyet üyelerine belirtmiştir. Mağdur, gözaltı gerçekleştikten sonra kendisine uygulanan işkence uygulamaları ile ilgili olarak heyete şu beyanlarda bulunmuştur:
“Benimle birlikte akrabam olan Fahri Berk de gözaltına alınmıştı. Karakola ilk girdiğim esnada Bölük Komutanı Üsteğmen Mutlu Zorlu bana bir belgeyi zorla imzalatmak istedi. Bu belgede Fahri Berk isimli akrabamın Geçici Köy Koruculuğu görevine gitmediği, Kuzey Irak’a gittiği ve kaçakçılık yaptığı şeklinde yazılı beyanlar vardı. Ben de belgenin içeriğinin doğru olmadığını, bu nedenle imzalamayacağımı söyledim. Bunun üzerine Üsteğmen Mutlu Zorlu, elindeki sopa ile boyun kısmıma vurmaya başladı. Daha sonra Bölük Astsubayı Adnan Aksu’ yu çağırarak ellerimi kelepçelemesini istedi ve Aksu da ellerimi arkadan kelepçeledi. Daha sonra beni dışarı çıkararak Karakolun yanında bulunan dereye indirdiler. Bu sırada Üsteğmen Mutlu Zorlu askerlere benim orada bulunan bir direğe bağlanmamı söyledi. Beni oraya götürürlerken oradaki askerler ve Zorlu ile Aksu, başımı duvarlara vurdular, tekme tokat kaba dayak uyguladılar. Daha sonra da kelepçelerimi çözdüler ve derenin yanında bulunan direğe ellerimle tekrar arkadan kelepçe ile bağladılar. Üzerimdeki elbiseleri sadece iç çamaşırım kalacak şekilde zorla çıkarttılar. Bu esnada benimle birlikte gözaltına alınan Fahri Berk de çırılçıplak soyulmuş vaziyette yanımdaki direğe bağlanmış durumdaydı. Başımın duvara vurulması nedeniyle kafamda ve yüzümde yaralar açıldı. Ben direğe bağlı kaldığım süre boyunca yine aynı görevliler ellerinde bulunan sopalarla gelişigüzel vücudumun her yerini darp ettiler. O esnada yine bana gözaltına ilk alındığım esnada zorla imzalatmak istedikleri belgeyi imzalatmak istediler. Ancak ben bunu reddettim. Belgeyi imzalamayı reddetmem üzerine başıma iki asker bırakıp beni bu şekilde çırılçıplak direğe bağlı vaziyette yaklaşık bir saat beklettiler. Yaklaşık bir saat sonra iki asker yanıma gelip kelepçemi çözdü ve Bölük Astsubayı Adnan Aksu’nun yanına götürdüler. Aksu, orada sıhhiyeden sorumlu bir askere vücudumdaki izlerin silinmesi için bana tedavi uygulamasını söyledi ancak ben reddettim. Daha sonra beni Gazinoda bulunan Bölük Komutanının yanına götürdüler, Fahri Berk de oradaydı. Çok kötü durumdaydı. Ben direkte asılı iken Fahri’yi çırılçıplak vaziyette zorla dereye soktuklarını, sürekli işkence ettiklerini, dövdüklerini gördüm. Fahri’nin çığlıklarını unutamıyorum. Fahri’ yi Gazinoya getirdiklerinde tüm vücudu kanlar içerisindeydi. Tüm bu fiziki şiddet uygulamaları yaklaşık 5-6 saat devam etti. Daha sonra ağabeyim Mehmet Berk Karakola geldi ve bizi bu halde görünce ne olduğunu sordu. Bunun üzerine Astsubay Mutlu Zorlu “hak ettikleri için yaptık” dedi. Sonrasında da bizi serbest bıraktılar. Gözaltı öncesi ya da sonrasında Adli Tabipliğe veya herhangi bir sağlık kuruluşuna sevk edilmedim. Ancak serbest bırakıldıktan sonra 7 Temmuz 2003 tarihinde ben kendim Uludere Cumhuriyet Savcılığına giderek bana yapılanlarla ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundum. Yaptığım suç duyurusu üzerine Savcı Bey beni Uludere Sağlık Ocağına sevk etti. Oradaki doktor beni muayene ettikten sonra bir rapor hazırladı, o esnada kendisine nereden olduğunu bilmediğim bir telefon geldi ve bunun üzerine hazırladığı raporu yırtarak yeni bir rapor tanzim etti.”
Mağdurun yaşadıklarının etkisiyle çok ağır bir psikolojik travma yaşadığı gözlenmiştir. Mağdurun maruz kaldığı fiziki işkence nedeniyle de vücudunun değişik yerlerinde darp ve cebir izleri bulunduğu heyetçe gözlenmiş, bu durum fotoğraflar ile kayda alınmıştır.

2.Fikret BERK: Başvurucu Fikret Berk, ikamet ettikleri Ortaköy’de sürekli bir baskı ve tehdit ortamı yaşadıklarını, köyde daha önceden de sayısız keyfi gözaltı ve işkence uygulamaları olduğundan yakınmıştır. Son olarak 5 Temmuz 2003 tarihinde gerçekleşen vakalara ilişkin olarak ise heyete aşağıdaki beyanlarda bulunmuştur:
“5 Temmuz günü öğleden sonra saatlerinde köyün çocukları yanımıza gelerek Abdulhalik ve Fahri Berk’ in Karakol bahçesindeki direğe asılı olduklarını haber vermeleri üzerine bir grup köylü Karakolun karşı tarafına geçerek onların Karakol yanındaki direklere üzerlerinde sadece iç çamaşırları olduğu halde asılı olduklarını ve çok kötü göründüklerini gördük. Bunun üzerine yakındaki bakkaldan Karakol Komutanı Mutlu Zorlu’ ya telefon ettik ve Abdulhalik ile Fahri’ye neden işkence uyguladıklarını sorduk. Zorlu da “Abdulhalik’ in kardeşi Mehmet Tahir Berk Karakola gelsin” deyince O da Karakola gitti. Karakola gidince gözaltına alınan Abdulhalik ve Fahri’ yi serbest bıraktılar. O esnada her ikisinin de kanlar içinde olduğunu gördük, Fahri ayakta duramayacak haldeydi. Orada bulunan köylüler olarak bu duruma dayanamayıp kendilerini yargıya şikâyet edeceğimizi söyledik. Bunu söylememiz üzerine 5 dakika geçmeden 50-60 asker Komutanlarıyla birlikte üzerimize doğru ağır makineli silahlarla ve tabancalarla ateş etmeye başladılar. Biz de köye doğru kaçmaya başladık. 400 metre kadar köyün içine kadar peşimizden geldiler. Kadın-çocuk-yaşlı demeden hepimizi tekme tokatla dövmeye başladılar. Açılan ateş üzerine çıkan sesleri duyan ve orada olmayan köylüler de yanımıza geldiler. O sırada köyün yaşlıları araya girdi. Astsubay Adnan Aksoy hepimize doğru “….Sizin ananızı, avradınızı sinkaf etmeden buradan gitmeyeceğim. Siz hepiniz teröristsiniz, şerefsizsiniz” şeklinde küfür ve hakaretlerde bulundu. Ayrıca “…bu ülkede sizin yeriniz yok, nereye giderseniz gidin” şeklinde konuştu. Olaylar başlarken Karakolun Nizamiyesinde bulunan askerler Nizamiyenin camlarını kırdılar, ancak bizi suçlamak için camları bizim kırdığımızı söylediler. Bize yapılan bu gayri insani muameleler sonrasında yaşadıklarımıza tahammül edemediğimiz için ve artık can güvenliğimizin de kalmadığını düşündüğümüz için olayın ertesi günü 500 civarında köylü köyü terk ederek Irak’ a doğru yola çıktı. Yine ertesi gün yani 6 Temmuz’ da Andaç Karakol Komutanı köye geldi ve “bu işi çözelim, olayı kapatalım” dedi. Biz de Mutlu Zorlu ile Adnan Aksoy’ un bize çok ağır hakaretlerde bulundukları ve işkence yaptıkları için Ortaköy Karakolundan alınmalarını istedik. Bunun üzerine Alay Komutanı Karakola giderek kendileri ile 1-2 saat görüştü. Döndüğünde “Karakol, Nazım Berk, Menderes Berk, Hakim Berk, Faruk Berk, Emcet Berk ve Ekrem Berk’ i istiyor. Onları bana teslim edin” dedi. Biz de yaşadığımız örnekler üzerine kendilerinin de işkence görme riskinin olduğunu, o nedenle bunun kabul etmediğimizi söyledik. Eğer yasal bir soruşturma varsa Savcılığın çağrısı üzerine doğrudan Adliyeye giderek ifade verebileceklerini söyledik. Bunun üzerine O da bizi tehdit ederek “…hepsinin cezasını ben kendim vereceğim” dedi. Ayrıca 7 Temmuzda Gülyazı Tabur Komutanı Adil Boğakaptan köyümüze gelerek bizden davacı olmamamızı, eğer olursak ellerindeki listede bulunan altı kişiyi gözaltına alacakları şeklinde tehditte bulundu. 7 Temmuz 2003 tarihinde ben, üç köylümüz ve işkence mağduru olan Abdulhalik ve Fahri ile birlikte Uludere Cumhuriyet Savcılığına giderek bize yapılanlarla ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduk. Yaptığımız suç duyurusu üzerine Savcı Bey Abdulhalik ile Fahri’ yi Uludere Sağlık Ocağına sevk etti. Doktor onları muayene ettikten sonra bir rapor hazırladı, o esnada kendisine nereden olduğunu bilmediğimiz bir telefon geldi ve bunun üzerine hazırladığı raporu yırtarak yeni bir rapor tanzim etti. Artık can ve mal güvenliğimizin olmadığını düşünüyoruz.”
Başvurucunun çok gergin olduğu, kendilerini maruz kaldıkları muamelelerden dolayı psikolojisinin bozuk olduğu heyet tarafından gözlenmiştir. Başvurucu heyete verdiği bilgi esnasında havaya ve kendilerine doğru ateş açıldığı esnada olay yerinden topladıkları 100 civarında MKE yapımı BKC, MG3 gibi ağır makineli silahların boş kovanlarını göstermiş, bu durum heyetçe de tespit edilmiş ve içlerinden birer örnek almıştır.

3.Faruk BERK: Kendileriyle görüştüğümüz ve yazılı beyanlarını aldığımız mağdur Faruk Berk, heyetle görüştüğü esnada bu yaşadıklarının benzerlerini daha önceden de yaşadıklarını, ancak artık dayanacak güçleri kalmadığı için bu defa köyü terk etme yolunu seçtiklerini belirtmiştir. Mağdur, heyete verdiği beyanlarında:
“5 Temmuz günü saat 18.00 sıralarında çocuklar gelerek Abdulhalik Berk ve Fahri Berk’ in Karakol bahçesindeki direğe asılı olduklarını haber vermeleri üzerine 10-15 kişilik bir grup Karakolun Nizamiyesine giderek Komutanla görüşmek istediğimizi söyledik ancak kabul edilmedi. Bunun üzerine yan taraftaki bakkaldan Karakola telefon açtık ve telefona çıkan asker gözaltına alınanların birazdan serbest bırakılacağını söyledi. Abdulhalik ve Fahri üzerlerinde sadece iç çamaşırları olduğu halde Karakolun yanındaki direklere iki saat boyunca asılı kaldılar, durumları çok kötü görünüyordu. Daha sonra Abdulhalik ve Fahri’ yi serbest bıraktılar. Her ikisi de ayakta duramayacak haldeydi. Onları o halde görünce ben ve yanımdaki bir grup insan jandarma görevlilerine kendilerini şikâyet edeceğimizi söyledik. Bunu söylememiz üzerine Astsubay Adnan Aksoy ve Ortaköy Jandarma Sınır Karakoluna bağlı 50-60 asker bize saldırmaya başladı. Havaya açtıkları ateş sonrasında 100 civarında MKE yapımı G3 ve BKC mermisi topladık. Adnan Aksoy isimli Astsubay, ” hepinizi sinkaf edeyim” şeklinde ağır küfürlerde bulundular. Bölük Komutanı Üsteğmen Mutlu Zorlu da saldırıda bulunanlar arasındaydı. Bize “… siz Kürtler hepiniz teröristsiniz” şeklinde bağırıyordu. Adını bilmediğim bir Asteğmen bizi “iki yıl önce yeğenimi sizin gibiler yüzünden kaybettim. Onun intikamını almadan buradan gitmeyeceğim” şeklinde tehdit etti. Bu fiziki ve sözlü saldırı yaklaşık iki saat sürdü. Bize yapılan bu gayri insani muameleler sonrasında yaşadıklarımıza tahammül edemediğimiz için ve artık can güvenliğimizin de kalmadığını düşündüğümüz için olayın ertesi günü yani 6 Temmuzda 500-600 kişilik bir grup olarak köyü terk etmeye karar verdik ve Irak’a doğru yola çıktık. Irak sınırını geçtikten sonra Duvav (Keltepe) mevkiinde askerler bizi durdular ve daha fazla ilerleyemeyeceğimizi söylediler. Yaklaşık 10 saat bekledikten sonra gidişimiz engellendiği için köye geri döndük. 7 Temmuz 2003 tarihinde köyden üç kişiyle beraber işkence mağduru olan Abdulhalik ve Fahri’ yi Uludere Cumhuriyet Savcılığına götürdük. Orada kendilerine yapılanlarla ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundular. Can ve mal güvenliğimizin olmadığını düşünüyoruz. Bu köyde yaşadığımız ilk işkence vakası değildir. İHD’nin bu mağduriyetimizin takipçisi olmasını istiyoruz” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Mağdur heyete verdiği bilgilerde, köyde işkence uygulamalarının yaygın olduğunu, bundan üç ay önce İskan Berk adlı bir köylünün aynı Karakol askerleri tarafından aynı direğe asılarak işkence gördüğünü ve Astsubay Adnan Aksoy’ un kendisini ölümle tehdit etmesinden sonra köyü terk ettiğini ve o tarihten bu yana kendisinden haber alamadıklarını belirtmiştir. Aksoy’un köylüleri sürekli olarak “sizi İskan’ın direğine asarım” şeklinde tehdit ettiğini de eklemiştir.

4.Zahide ECER: Yaşadığı mağduriyetin kendisi için asla unutulamaz bir durum olduğunu heyet üyelerine aktaran mağdur şu açıklamalarda bulunmuştur:
“5 Temmuz günü evde bulunduğum bir esnada saat 18.30 sıralarında dışarıda büyük bir gürültü ve silah sesleri gelmeye başladı. Çocuklarım dışarıda olduğu için kaygılanarak hemen dışarı çıktım. Evim Karakolun hemen yanındadır. Dışarıya çıktığımda ilk gördüğüm şey Astsubay Adnan Aksoy’ un elindeki silahın dipçiğiyle yere yatırmış olduğu Mehmet Tahir Berk’ i şiddetle darp etmesi idi. Görür görmez dayanamadım ve hemen araya girmek istedim. Bunun üzerine Aksoy beni de silahının dipçiğiyle dövdü. Sağ omzum aldığım darbenin etkisiyle hala ağrımaktadır ve iş göremez durumdayım. O esnada üzerlerinde sadece iç çamaşırları olduğu halde Abdulhalik ve Fahri Berk’ i Karakolun yanındaki direğe asılı vaziyette gördüm. Çok kötü görünüyorlardı, kendilerine işkence edilmiş idi. Bu esnada askerler ve Komutanlar hepimize çok ağır küfür, hakaret be tehditler sarfediyorlardı. Bir yandan da havaya ateş açtılar. Hepimiz çok korktuk. Bize yaptıkları saldırı yaklaşık iki saat sürdü. Yaşadıklarımızın etkisiyle korktuğumuz için ve artık bu hakaretlere katlanamadığımız için ertesi gün köyü terk etmeye karar verdik. 500-600 kişi Irak sınırını 2 km. geçtik. Sabah 06.30′ dan akşam saatlerine kadar orada kaldık. Biz yolda iken Keltepe Bölüğü askerleri bizi yolda durdurdular. Bizim daha fazla yol almamıza izin vermediler. Akşam saatlerinde daha fazla kalmamıza izin vermedikleri için geri döndük. Yeni işkence vakalarının olmasından endişe ediyoruz.”
Mağdurun heyet üyelerine verdiği bilgiler esnasında oldukça bitkin olduğu ve sağ kolunu hareket ettiremediği de heyet üyelerince gözlenmiştir.

5.Hakim BERK: Heyet Ortaköy’de bulunduğu esnada köylüler bir bütün olarak yaşamın her alanında baskı altında olduklarını ve kendileri aleyhinde ayırımcılık uygulandığını belirtmişlerdir. Buna örnek olarak Hakim Berk’ in verdiği ifadeler heyet tarafından kayıt altına alınmıştır:
“Bizim köyümüz Şırnak-Hakkari karayolu üzerindedir. Köyümüzde bulunan askeri arama noktasında askerler tarafından sürekli bir şekilde bölgeden olan şoförlerin mazotları orada bulunan dereye dökülmektedir. Bunu yolun dışında köyden ayrılırken sizin de görmeniz mümkündür. Ancak bölgeden olmayan şoförlerin araçlarındaki mazotu dökmüyorlar. Mazot dökülmesinden dolayı köy deresi kirlenmektedir. Köyümüzde hayvancılık ve arıcılık yapılmaktadır. Bu mazotlu dere yüzünden arılarımız ve hayvanlarımız telef olmaktadır, zararımız büyüktür. Ayrıca köyümüz Irak sınırı yakınında olduğundan otlanmak üzere yanlışlıkla sınırı geçen hayvanlarımıza Jandarma görevlileri tarafından el konulmakta ve yediemine teslim edilmektedirler. Akabinde de bu hayvanların sahipleri hakkında ceza davaları açılmaktadır. Yakın zamanda böyle bir davadan dolayı köylümüz Reşit Berk’ e 12 milyar TL para cezası verildi. Köylüler kendilerine verilen para cezalarını ödeyemediğinden hapse konulmaktadırlar. Yine bizlere ait olan bahçeler ve tarlalar üzerine Jandarma izinsiz ve herhangi bir tazminat ödemeden inşaat yapmakta, el koymaktadır. Bu muamelelerin takibi için yardım istemekteyiz.”
Hakim Berk’in verdiği ifadelerle Ortaköy’de mülkiyet hakkına yönelik de çok ciddi ihlallerin yaşandığı izlenimi heyette gelişmiştir. Nitekim heyet köyden ayrılırken köyün çıkışında bulunan derenin mazotla kaplı olduğunu gözlemlemiştir.
Heyete Köy Muhtarı Tahsin BERK ile diğer işkence mağdurları Mehmet Tahir Berk ile Fahri Berk’ in başka ifadelerinin olduğu gerekçesiyle Uludere Adliyesinde olduğu bilgisinin verilmesi üzerine heyet Ortaköy’deki incelemelerini tamamladıktan sonra Uludere’ye geçmiştir.

ULUDERE’DE MAĞDURLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1. Gözaltına Alınan İşkence Mağduru Fahri BERK: Mağdur, 5 Temmuz 2003 günü saat 14.00 sıralarında Ortaköy Karakol Komutanı Mutlu Zorlu tarafından Karakola çağrılması üzerine Karakola gittiğini, Karakola girer girmez gözaltına alındığının kendisine söylendiğini ve gözaltı işlemlerine başlandığını heyet üyelerine belirtmiştir. Mağdur, gözaltı gerçekleştikten sonra kendisine uygulanan işkence uygulamaları ile ilgili olarak heyete şu beyanlarda bulunmuştur:
“Gözaltı süresince Karakolda ve Karakolun arakasında bulunan derenin yanında tutuldum. Karakola girer girmez ellerime kelepçe vurup beni o halde Mutlu Zorlu, Astsubay Adnan Aksoy ve dört asker Karakolun arkasındaki dereye attılar. Nefesim tükeninceye kadar suya batırdılar. Bu işlemi üç defa üst üste tekrarladılar. O esnada Irak’ gittiğimi belirten bir belgeyi zorla imzalatmaya çalıştılar. Üsteğmen Mutlu Zorlu, elinde bulunan baston gibi bir sopayla başıma, sırtıma ve sonra da dere yatağında yere yatırarak falaka usulü ile ayak tabanlarımı dövmeye başladı. Bu da üç defa tekrarlandı. O esnada üzerimdeki iç çamaşırım hariç tüm giysilerimi de zorla çıkarttılar. Bundan sonra bayılmışım. Daha sonra beni tekrar Karakola getirerek Irak’ a geçtiğimi belirten yazılı bir metni bana zorla imzalattılar. Daha sonra beni Karakolun Gazinosuna götürdüler. Orada Abdulhalik Berk’ i de gördüm. Gözaltı öncesi veya sonrası herhangi bir sağlık kuruluşuna götürülmedim. Daha sonra Mehmet Berk Karakola geldi ve bizi bu halde görünce ne olduğunu sordu. Bunun üzerine Astsubay Mutlu Zorlu “hak ettikleri için yaptık” dedi. Sonrasında da bizi serbest bıraktılar. Serbest bırakıldıktan sonra 7 Temmuz 2003 tarihinde ben kendim Uludere Cumhuriyet Savcılığına giderek bana yapılanlarla ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundum. Yaptığım suç duyurusu üzerine Savcı Bey beni Uludere Sağlık Ocağına sevk etti. Oradaki doktor beni muayene ettikten sonra bir rapor hazırladı, o esnada kendisine nereden olduğunu bilmediğim bir telefon geldi ve bunun üzerine hazırladığı raporu yırtarak yeni bir rapor tanzim etti.”
Mağdurun yaşadıklarının etkisiyle çok ağır bir psikolojik travma yaşadığı gözlenmiştir. Mağdurun maruz kaldığı fiziki işkence nedeniyle de vücudunun değişik yerlerinde darp ve cebir izleri bulunduğu heyetçe gözlenmiştir. Mağdurun kendisi gördüğü işkence nedeniyle çok ciddi ağrılar çektiğini belirtmiştir. Mağdur ayrıca kendisine zorla imzalatılan belgelerden dolayı hakkında yeni bir ceza davası açılmasından endişe ettiğini, bu yollarla birçok kişinin hakkında devam eden ceza davaları olduğunu belirtmiştir.

2. Mağdur Mehmet Tahir BERK: Köylülere yapılan saldırı esnasında Üsteğmen Mutlu Zorlu tarafından darp edilen mağdurun heyete verdiği beyanlar şu şekildedir:
“Kardeşim olan Abdulhalik Berk ile Fahri Berk’ in gözaltına alınmalarından sonra bunun nedenini sormak üzere Karakola gittiğimde Üsteğmen Mutlu Zorlu ve Astsubay Adnan Aksoy, bana dereye indirildiklerini ve bir saat sonra geri getirileceklerini söylediler. Daha sonra geri döndüm, 1 saat geçmesine rağmen serbest bırakılmamaları üzerine köylüler Karakolu telefonla aradılar ve benim giderek onları almam kendilerine söylenmiş. Bunun üzerine ben de Karakola gittim ve her ikisini de ayakta duramayacak kadar kötü şekilde darp edildiklerini, işkence gördüklerini gözlemledim. Onları alıp geri döneceğimiz esnada köylüler bu durumu görünce çok etkilendiler ve Karakolda bulunan Zorlu ve Aksoy ile diğer askerlere yaptıkları bu işkencenin nedenini sordular. Bunun üzerine köylülere saldırdılar, benim kafama silah dayadılar ve darp ettiler. Kafama silah dayalı bir şekilde beni Karakola götürerek bir müddet Karakolda tutup sonra serbest bıraktılar.”

ULUDERE’DE YAPILAN RESMİ GÖRÜŞMELER
1.Uludere Kaymakamı Ahmet AVŞAR: Kaymakam Ahmet Avşar ile görüşmek üzere Kaymakamlığa giden heyet üyelerine kendisinin orada olmadığı bilgisi verildi. Bunun üzerine heyet döndükten sonra heyet üyelerinden Reyhan Yalçındağ kendisi ile konuyla ilgili olarak telefon görüşmesi gerçekleştirmiştir. Yalçındağ tarafından kendisine Ortaköy’e insan hakları heyeti olarak gidildiği ve orada işkence ve gayri insani muamelelerin yaşanmasından duyulan kaygı aktarılmış, işkence failleri hakkında gereken sağlıklı soruşturmanın yapılması için önlemlerin alınması gerektiği ve özellikle de gözaltına alınmak üzere adları geçen 8 köylünün gözaltına alınmaları durumunda yeni bir gerginlik yaşanacağı, gözaltı işlemi yerine Savcılıkça çağrılıp ifadelerinin alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu tür ihlallerin barış ortamını zedeleyici girişimler olduğu kaygısı da iletilmiştir. Bunun üzerine Avşar, konunun üzerinde kendilerinin de hassasiyetle durduklarını, yaşanan işkence vakasının gerekli takibatının yapıldığını, bunun Savcılıkça sürdürüldüğünü ve olayları başlattığı iddia edilen Üsteğmen Mutlu Zorlu ile Astsubay Adnan Aksoy’un Ortaköy Karakolundan alınarak yörede başka bir yerde görevlendirildikleri bilgisine sahip olduğunu ifade etmiştir.

2. Cumhuriyet Savcısı İbrahim HATAL: Heyet üyeleri Savcı İbrahim Hatal ile yaptığı yüzyüze görüşmede Ortaköy’deki izlenimlerini aktarmış, açılan ateş sonucu ortada 100 civarında boş kovan olmasına rağmen olay yerinde Savcılıkça inceleme yapılmamasının nedeni sorulmuş ve avukat olan heyet üyelerince müşteki mağdurların müdafileri oldukları gerekçesiyle hazırlık soruşturması dosyasının incelenmesi talep edilmiştir. Savcı Hatal, hazırlık soruşturmasının henüz tamamlanmamış olmasından ve gizli olduğundan bahisle heyet üyesi müdafilerin bu talebini reddetmiştir. Konuyla ilgili olarak gerekli soruşturmanın yapıldığını eklemiştir.

3.Cumhuriyet Savcısı Ersel ERTÜRK: Heyet üyeleri Ortaköy’ de yaşanan işkence ve köylülere ateş açılarak ve darp edilerek yapılan saldırı olayını vahim bulduklarını ve bununla ilgili olay yerine neden savcılıkça inceleme yapılmadığını sormuşlardır. Savcı Ertürk de ateşli yaralama ya da ateşli silah sonucu ölüm vakasının olmaması nedeniyle boş kovan bulunan olay yerinde inceleme yapmaya gerek duymadıklarını belirtmiş ve konuyla ilgili gerekli hazırlık soruşturmasının devam ettiğini belirtmiştir. Aynı şekilde Savcı Ertürk de hazırlık soruşturmasının henüz tamamlanmamış olmasından ve gizli olduğundan bahisle heyet üyesi müdafilerin dosyayı inceleme talebini reddetmiştir.

4. Ortaköy Muhtarı Tahsin BERK: Kendisine ait bulunan yonca tarlalarının üzerine Jandarma görevlileri tarafından izinsiz olarak ve herhangi bir tazminat ödenmeden askeri bina inşa ettikleri için açılan davanın duruşmasına katılmak üzere Uludere’de görüştüğümüz Muhtar Tahsin Berk, heyet üyelerine şu beyanlarda bulunmuştur:
“5 Temmuz günü Abdulhalik Berk ve Fahri Berk, Karakol tarafından gözaltına alındılar. Onların gözaltına alınmalarından sonra Karakoldan bağırtı ve işkence sesleri geliyordu. Aynı gün Abdulhalik ve Fahri’ yi serbest bıraktılar. O esnada her ikisinin de kanlar içinde olduğunu gördük, Fahri ayakta duramayacak haldeydi. Orada bulunan köylüler Karakola giderek bu yaptıklarının doğru olmadığını ve kendilerini yargıya şikayet edeceklerini söylediler. Bunun üzerine askerler Komutanlarıyla birlikte insanların üzerine doğru ağır makineli silahlarla ve tabancalarla ateş etmeye, onları tekme-tokat dövmeye başladılar. Ben ayrıca Astsubay Adnan Aksoy’u Mehmet Tahir Berk’ in üzerine abanarak silahının dipçiğiyle döverken gördüm. Yapılan bu gayri insani muameleler sonrasında yaşadıklarına tahammül edemeyen ve artık can güvenliğinin de kalmadığını düşünen 500-600 kişi ertesi günü köyü terk ederek Irak’ a doğru yola çıktı. Daha sonra Özgür isimli bir Astsubay beni Karakolun İdari Bölümüne çağırarak içinde olayları köylüleri başlattığı ve köylülerin askerlere saldırdığı yazılan bir belgeyi imzalamamı istedi. O esnada Adnan Aksoy da oradaydı. Ben bunun doğru olmadığı gerekçesiyle reddettim. 7 Temmuz tarihinde de Binbaşı Birol ………… gelerek bana köylülerin şikayetlerini geri almasını söyledi. Artık can ve mal güvenliğimizin kalmadığını düşünüyoruz.”
Muhtar Berk, Ortaköy’ün çok farklı sorunlarının olduğunu, örneğin köylülerin tarlalarına ve arazilerine Jandarma tarafından el konularak askeri bina inşa edildiğini de belirtti. Son olarak da Cabbar Berk’e ait 1200 m2’lik elma, armut, kavak bahçeleri ve üzüm bağları üzerine askeri görevlilerce izinsiz el konulduğu bilgisini vermiştir.

AYNI YERDE GERÇEKLEŞEN BENZER İHLALLER

  • Kerevan Berk’ in İşkenceye Maruz Kalması Vakası: 6 Temmuz 2003 tarihinde Mardin Şubemize başvuran Kerevan BERK isimli köylü, ikamet ettiği Kocaköy’ de 2 Temmuz günü saat 19.00 sıralarında yonca toplamakta olduğu bir anda Ortaköy Karakolu askerlerinin ve Astsubay Adnan Aksoy’ un onu yanlarına çağırarak Bölük Komutanı Mutlu Zorlu’nun yanına götürdüğünü, orada kendisine köyün 2-3 km, uzağında birilerinin görüntü aldıklarını ve bunların kim olduklarının kendisine sorulduğunu ancak kendisi de bilmediğini ifade ettiğini belirtmiştir. Bilmediğini söylemesi üzerine de zorla üzerindeki giysilerin çıkartıldığını, yere yatırılarak dövmeye başladıklarını, Zorlu’nun elindeki taşla kafasını darp ettiğini, Aksoy’ un da tekme tokatla kafasını, sırtını ve boynunu şiddetli şekilde darp ettiğini ve eliyle boğazını nefes almayacak şekilde sıktığını belirtmiştir. Kendisinden herhangi bir isim vermediği sürece bu muamelenin devam edeceğinin söylenmesi üzerine yarı baygın bir şekilde akrabalarının isimlerini verdiğini eklemiştir. Bağırtılarını duyan köylülerin kendisine yardım etmek üzere yanlarına gelmesini engellemek üzere Zorlu’nun havaya ateş açtığını belirtmiştir. Daha sonra Karakola götürüldüğünü sabaha kadar da kimseden şikâyetçi olmamasını ve herkese kayadan düştüğü şekilde ifade vermesini, aksi takdirde öldürüleceği yolunda tehdit edildiğinden de yakınmıştır. Başvurucu mağdur serbest bırakıldıktan sonra savcılığa şikâyette bulunduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca işkence anında ismini vermek zorunda kaldığı köylülerin Ortaköy Karakolu askerlerince 5 Temmuz tarihinde gözaltına alınarak işkence gördüklerini ve kendilerine Kuzey Irak’ a gittikleri şeklinde zorla beyan imzalatıldığını eklemiştir.Vücudunun farklı yerlerinde işkence izleri gözlenebilen başvurucu şu anda Diyarbakır TİHV temsilciliğinde tedavi edilmektedir.
  • Şırnak ili Uludere ilçesi Andaç Köyü Vakası: Andaç Köyünde ikamet eden Hacı Ölmez ile kuzeni Mevlüt Ölmez, 9 Nisan 2003 tarihinde saat 17.00 sıralarında kaybolan koyunlarını aramaya giderken Andaç Jandarma Taburuna bağlı askerlerin silahlı saldırına uğradılar. Saldırı sonrasında vücuduna ateş eden kurşunlarla yaşamını yitiren Hacı Ölmez daha sonra askerler tarafından Türkiye-Irak sınırına götürülmüş ve yaralanan Mevlüt Ölmez de gözaltına alınmıştı. Bu vakayı incelemek üzere İHD’nin oluşturduğu heyet de Şırnak il sınırlarından içeri alınmayarak “Alay Komutanımız İHD’lilerin giremeyeceği talimatını vermiştir” denilerek vaka yerine ulaşamadan geri dönmek zorunda kalmıştır.

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER
1. Heyetimiz olayların geçtiği yerde yaptığı incelemelerde ve alınan mağdur ve tanık beyanlarında ve gözaltına alınan mağdur Abdulhalik Berk ve Fahri Berk’ in vücutlarında çıplak gözle görülen darp ve cebir izlerinin gözlemini yapmıştır. Buna göre iki mağdurun işkence gördüğünü tespit etmiştir.

2. Sivil halk üzerine açılan gelişigüzel ateş sonucunda yüz civarında MKE yapımı BKC, MG3 gibi ağır makineli silahlarla atılan kovanlar bulunmuş, bununla ilgili olarak Savcılıkça herhangi bir soruşturma yapılmadığı tespit edilmiştir.

3. Heyetimizin Ortaköy’de görüştüğü her mağdur ve tanığın anlatımlarından kendilerinin sürekli olarak işkence ve kötü muamele riski ile karşı karşıya oldukları tespit edilmiştir.

4. Ortaköy’de daha önceden de vahim işkence vakalarının yaşandığı tespit edilmiştir. Son olarak Mardin ve Diyarbakır Şubelerimize başvuran Kerevan Berk’in işkence gördüğü tespit edilmiştir.

5.Mağdurların maruz kaldıkları işkence ve köylülere yönelik fiziksel saldırıdan dolayı bir savcılık soruşturmasının başlatıldığı tespit edilmiştir.

6.Köyün hemen dışında bulunan dereye mazot akıtılmasından dolayı çevrenin ciddi zarar gördüğü, bunun sonucunda da arıların ve diğer hayvanların telef olması sonucu maddi zararların ortaya çıktığı ve bunun önlemlerinin alınmaması durumunda devam edeceği tespit edilmiştir.

7. Ortaköy Karakolunda görevli olan Astsubay Adnan Aksoy ile Üsteğmen Mutlu Zorlu’nun ve civar Komutanlıklarda görevli olan üst rütbeli jandarma görevlilerinin görevlerini kötüye kullandıkları, ideolojik ve agresif davrandığı, işkence ve kötü muamele uyguladıkları, aşırı güç kullandıkları ve bunun da gerilimlere yol açtığı ortak yakınmalarını tespit etmiştir.

8. İnsan hakları heyetinin 1 günlük çalışmaları hiçbir şekilde engellenmemiştir. Bununla birlikte heyetten üç avukatın hazırlık dosyasını müdafi sıfatıyla inceleme talebine rağmen, gizli olduğu gerekçesiyle dosyanın incelenmesi yasaya aykırı olarak engellenmiştir.

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR
1. Abdulhalik ve Fahri Berk, gözaltına alındıktan önce ve sonra Adli Tabipliğe sevk edilmemişler, böylelikle ilgili yasa açıkça ihlal edilmiş olup gözaltı işleminin keyfiliğini ortaya koyar niteliktedir. Nüfusu yaklaşık 1.000 olan Ortaköy’de insanları provoke edercesine keyfi gözaltıları gerçekleştirmekle amaçlanan nedir?

2. Köyün her yerinden görülebilecek şekilde iki insanın Ortaçağ manzarasını hatırlatır tarzda direklere asılarak işkence edilmeleriyle halkın terörize edilmesinde amaçlanan nedir?

3. Sivil halkın üzerine ağır makineli silahlarla askeri bir operasyon gerçekleştir gibi ateş açılması neyle açıklanabilir? Bu aşırı güç kullanımı bölgede yeni ihlallerin habercisi midir?

4. Olay yerinde 100 civarında boş kovan bulunmasına rağmen Hazırlık Soruşturmasını yürütülen Savcılıkça neden olay yeri tespit ve inceleme gerçekleşmemiştir?

5. Gözaltına alınmak istendiği söylenen Nazım Berk, Menderes Berk, Hakim Berk, Faruk Berk, Emcet Berk ve Ekrem Berk’ in benzer şekilde tehdit unsuru olarak kullanılmak istenmesinde bu gerginliği artırarak sürdürme kararlılığı mı mevcuttur?

6. Ortaköy’de yaşayan yurttaşlarımıza yaşam alanı tanınmamakla hedeflenen köyü boşaltma ve bölgeyi insansızlaştırma mıdır? Böylelikle 1990’lı yıllarda yaşanan köy boşaltmalar farklı bir yöntemle mi denenmektedir?

7. Bölgede 16 yıl yaşanan çatışmalı ortam boyunca “Şırnak Cumhuriyeti” olarak tanımlanmasına yol açan ve sistematik ve ciddi ihlallerle adını duyuran Şırnak ve yöresinde yaşanan benzer ihlaller burada olağan ve huzurlu yaşama geçilmesini engellemek isteyen güçleri mi işaret etmektedir? Bundan iki ay önce de yine Ortaköy’ün yanı başındaki Andaç Köyünde benzer ihlallerin yaşanması ve Hacı Ölmez adlı köylünün öldürülmesi yetkililer tarafından neyle açıklanabilir?

KANAAT VE SONUÇ

Kanaat
Heyetimiz tüm incelemeler sırasında yaptığı görüşmeler, edindiği bulgular ve gözlemlerinden hareketle gözaltına alınan Abdulhalik ve Fahri BERK’in işkence ve gayri insani muameleye maruz kaldığını, sivil halkın üzerine ateş açılarak darp edildiği düşüncesini taşımaktadır. Heyet gerekli adli ve idari önlemler alınmadığı ve sorumlular derhal görevlerinden uzaklaştırılmadığı sürece Ortaköy halkının yaşam hakkının ve işkence yasağının tekrar ihlal edileceği kanaatine varmıştır.

İnsan Hakları heyeti, Ortaköy’de çok ciddi bir baskı ortamının mevcut olduğunu gözlemlemiştir. Aynı şekilde yaşam hakkı, işkence yasağı ve mülkiyet hakkının sürekli bir biçimde ihlal edilme riski ile karşı karşıya olduğu tespitini yapmaktadır.

İnsan Hakları Heyeti ayrıca köyün çıkışında bulunan dereye Jandarma görevlilerince mazot dökülerek köyün geçim kaynağı olan arıcılığın ve hayvancılığın yapılamaz hale geldiği kanaatini taşımaktadır.

Sonuç
İşkence suçu insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındadır. Deliller karartılmadan hazırlık soruşturması tamamlanmalı ve adı geçen failler yargılanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır.

İşkence tehdidine maruz kalan diğer köylülerin de yaşam hakkı ve işkence yasağının sağlanabilmesi ve yukarıda açıklanan ihlallerin failleri olan başta Üsteğmen Mutlu Zorlu ve Astsubay Adnan Aksoy olmak üzere sorumluluğu açığa çıkmış tüm jandarma görevlileri derhal açığa alınmalıdır.

Güvenlik görevlilerinin yurttaşla ilişkilerinde, ideolojik davranma, görev ve yetki sınırını aşmasına, aşırı güç kullanmasına, işkence ve gayri insani muamele uygulamasına, mülkiyet hakkını gasp etmesine göz yumulmamalıdır. Hukukun kayırmacılık özelliği yoktur, olmamalıdır.

Hukukun bağlayıcılığı herkes için geçerlidir. Yargı mekanizması en etkin şekilde ve kısa zamanda adil sonuca ulaşmalıdır. Hukuk kurumu olması nedeniyle ve yasaca insan haklarını koruma göreviyle yükümlü kılınan barolar, iç hukukun etkin sonuca ulaşımı için Ortaköy’ de başlatılan yargısal sürecin takipçisi olmalıdır.

Son iki aylık zaman dilimi içerisinde Andaç ve Ortaköy’ de gerçekleşen ciddi insan hakkı ihlallerinin açığa kavuşturulması, sorumlular hakkında hukuksal ve idari kovuşturmanın yapılması için TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ivedilikle inceleme başlatmalıdır.

İHD, Şırnak’ da ve yöresinde yaygın ve sistematik hale dönüşen ve toplumsal huzur ortamını bozmaya dönük bu tür hukuk dışı provokatif girişimlerin ve hak ihlallerinin ulusal ve uluslararası alanda takipçisi olmaya devam edecektir.

Bir cevap yazın