VAN ERCİŞ’TE YAŞAMINI YİTİREN MEHMET DENİZ’İN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN ARAŞTIRMA VE İNCELEME RAPORU

 VAN ERCİŞTEKİ GÖSTERİLERDE ORANTISIZ GÜÇ KULLANIMI İDDİALARI VE MEHMET DENİZ’İN YAŞAMINI YİTİRMESİNE İLİŞKİN ARAŞTIRMA VE İNCELEME RAPORU

VAN BAROSU İHD VAN ŞUBESİ MAZLUMDER VAN ŞUBESİ

OLAY

İHD Van Şubesine yapılan başvurular ve basından edinilen bilgilere göre, 05.03.2008 tarihinde Van ili Erciş ilçesinde Demokratik Toplum Partisi (DTP) nin düzenlemiş bulunduğu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları kapsamında yapılan şölenin dağılmasından sonra, kent merkezine doğru yürüyen bir grubun slogan atması üzerine güvenlik güçlerince göstericilere müdahale edildiği, bir kişinin yaşamını yitirdiği ve çok sayıda kişinin yaralandığı iddia edilmiştir.

HEYET OLUŞUMU

Olayın bu şekilde duyulması üzerine heyetimiz, iddiaları taraflarla görüşmek suretiyle yerinde incelemek ve araştırmak, kamuoyunun yüksek standartlı bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli uluslar arası ve ulusal düzeydeki mevzuatla güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına katkı sunmak ve meydana gelen hak ihlallerini gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturmanın yapılmasını sağlamak amacıyla;
Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu adına Av. Baran BİLİCİ, İnsan Hakları Derneği Van Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Tahirhan ACAR, İHD Yönetim Kurulu Üyesi Cahit BOZBAY ve İHD Üst Kurul Delegesi Av. Dincel ASLAN, MAZLUMDER Van Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Abidin ENGİN’den oluşan bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.

YAPILAN GÖRÜŞMELER

HEYET ÜYELERİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ RESMİ GÖRÜŞMELER

Erciş İlçe Kaymakamı Ferhat KURTOĞLU
Erciş ilçe kaymakamı ile makamında yapılan görüşmede heyetin geliş amacı anlatılmıştır. Yapılan görüşmede: “Adli ve idari soruşturmanın başlatıldığını, olayın soruşturma safhasında olması hasebiyle konuya ilişkin açıklama yapamayacağını, Erciş ilçesinin bu tür olayların pek yaşanmadığı bir ilçe olduğunu, bu nedenle üzüldüklerini, ilçenin bu tür olaylarla anılmasını istemediklerini” belirtmiştir.

Erciş C. Başsavcısı Bestami TEZCAN
Erciş C. Başsavcısı Bestami TEZCAN ile makamında yapılan görüşmede: “Vereceğim bilgilerin kamuoyuna yansımasını istemiyorum. Ancak bir sohbet havasında sizinle bir takım bilgileri paylaşabilirim. Olayların içeriği ile ilgili olmayan kısımların kamuoyuna yansımasında her hangi bir mahsur yoktur. Biz olayla ilgili soruşturma başlattık. Soruşturmamız halen devam etmektedir. Hukuk devletinde yaşamaktayız. Dolayısıyla ölüm olayının meydana gelmesinde sorumlu olan her kim varsa polis ya da sivil ayırımı gözetmeksizin hakkında gerekli takibatı yapacağız.” Şeklinde beyanda bulunmuştur. C. Başsavcısının olayın içeriğine ilişkin beyanlarının saklı kalmasını talep etmesi ve heyetimizin de bu konuda gerekli özeni göstermesi dolayısıyla içerikle ilgili beyanlar rapora yansıtılmamıştır.

HEYET ÜYELERİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ DİĞER GÖRÜŞMELER

Bu başlık altında görüşülen kişiler meydana gelen gösterilerde olayın mağduru ve tanıklarından oluşmaktadır.

Sefer SAYINER (1939 doğumlu, Çiftçilik yapar, İlçe merkezinde oturur)
Sefer SAYIMER ile yapılan görüşmede: “Olay günü olan 05.03.2008 tarihinde DTP’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle düzenlemiş bulunduğu şölene katıldım. 13.30 a doğru şölen bitti. Biz de çarşıya doğru toplu halde geliyorduk. İlçe merkezinde bulunan Merkez Jandarma Komutanlığının önüne geldik. Polislerin ellerinde bulunan kalkanlarla barikat kurduğunu gördük. Mehmet DENİZ barikatın karşısına geçmeye çalışıyordu. Polisler barikatı geçmeye çalışanlara coplar ve kazma sapına benzeyen ağaçlarla vuruyorlardı. Ayrıca mavi gözlü, kıvırcık saçlı, sarışın bir polisin de Mehmet DENİZ’in kafasına ölüm darbesi vurduğunu gördüm. Mehmet yere düştü. Sonra bir sivil araca sürükleyerek bindirip götürdüler. Götürenlerin kim olduğunu bilmiyorum. Teşhis yapıldığı takdirde Mehmet DENİZ‘i darp edenleri teşhis edebilirim. Tabi bu arada ben de coplandım.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

İhsan MONAS (1972 Patnos doğumlu, Erciş ilçe merkezinde oturur, yerel müzik yapar)
İhsan MONAS ile yapılan görüşmede: “Ben Çapa Tıp Merkezi’nin önünde idim. Bir otobüs dolusu polis geldi. Orada bulunan insanların polisler tarafından coplandığını ve sinkaflı küfürler edildiğini gördüm. Çok sayıda polis birden Mehmet DENİZ’e vurmaya başladı. Vururken kafa, vücut gibi yerlere ayırım yapmaksızın vuruyorlardı. Orada bulunan vatandaşlar ‘bu adama vurmayın, çoluk çocuğun önünde neden vuruyorsunuz’ diye tepki gösterince bir polis bu adama da sinkaflı küfürler savurdu. Tıp merkezinden çıkan bir bayan hemşire ağlayarak ve polislere hitaben “yapmayın neden vuruyorsunuz” diyince polis “biz dün geceden beri yatmamışız” diyerek tekrar sinkaflı küfürlerine devam etti. Dana sonra vurdukları şahsı Toyota marka, yeşil renkli sivil bir araca sürükleyerek bindirdiler.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Fevzi CAN (1961 Erciş doğumlu marangozluk yapar)
Fevzi CAN ile yapılan görüşmede “Biz şölenden dönerken 7 arkadaşımızla birlikte yürüyorduk. Jandarma Komutanlığının önüne geldiğimizde polis barikatı vardı. Bizler durmadan yürümeye devam ettik. O esnada polisler saldırdı ve arbede çıktı. Sağımızda Çapa Tıp Merkezi’nin yanında Hastanenin önünde bir çığlık duydum. Polislerin müşterim olan ve tanıdığım Mehmet DENİZ’i dövdüklerini gördüm. Ellerinde sopa ve coplar vardı. Kafasına vurduklarını gördüm. Mehmet yere düştü. Polisler ensesinden tutup “bu şerefsiz numara yapıyor” diyerek tekrar dövdüler. O esnada gaz bombaları atıldı. Mehmet’in bir sivil araca sürüklenerek atıldığını gördüm.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Mehmet PALA (1968 Erciş doğumlu, inşaat iççisi)
Mehmet PALA ile yapılan görüşmede: “Ben akşam saat 16.30 sularında yeşil kart bürosundan çıkıyordum. Büronun önünde 4 resmi giyimli polis bana küfür etti. Tekme tokat ve coplarla beni dövmeye başladılar. Bir polis yüzüme diziyle vurdu. Oradan beni önce Erciş Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler. Orada hepimiz kaba dayağa maruz kaldık. Sonra Van Emniyet Müdürlüğü’ne getirildik. Van Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildik. Doktora darp edilmiş yerlerimi gösterdim. O esnada polis de yanımızda idi. Doktor bana “merak etme geçer” diyerek darp izlerini rapora geçirmedi. Beni doktorun yanında iken emniyete bir daha götürmeden orada serbest bıraktılar.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Mehmet Sait KÖKEN (1962 Erciş doğumlu, Çiftçi)
Mehmet Sait KÖKEN ile yapılan görüşmede: “Ben Avukat M. Emin MACİT’in bürosunda oturuyordum. Saat 13.10 sularıydı. Bir an silah sesleri duymaya başladım. Ben ve avukat arkadaşım merak edip dışarı çıktık. Çapa Tıp Merkezi’nin önünde yüzlerce polisin halka saldırdığını gördük. Polis bir ticari taksiyi durdurmuş yöresel kıyafet giymiş iki kadını bu ticari taksiye bindirmeye çalışıyordu. Mehmet DENİZ ise iki polisin arasında araca bindirilmeye çalışıyordu. Bu arada sivil giyimli, zayıf, uzun boylu, 35–40 yaşlarında, üzerinde siyah bir mont ve altında mavi kot pantolon bulunan polis elinde ki kazma sapıyla Mehmet DENİZ’in ensesine iki kez vurdu. Yanımda bulunan bir kişinin “ben bu polisi tanıyorum. İsmi Selami’dir. Adilcevaz’lı ya da Ahlat’lı olabilir dediğini duydum. Ertesi gün Mehmet DENİZ’in öldüğünü duyduk” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Mehmet TAŞTAN (1974 Erciş doğumlu, Esnaf)
Mehmet TAŞTAN ile yapılan görüşmede: “Maktül Mehmet dayım olur. Aynı zamanda iş ortağıyız. Dayımla birlikte işyerinden çıkıp taziyeye gittik. Saat 9-10 civarıydı. 12 gibi taziyeden çıktık. İşyerine doğru gelirken Çapa Tıp Merkezinin bulunduğu yere geldiğimizde bir grup polis tarafından durdurulduk. Polislerden biri beni göstererek bunu yakalayın dedi. O esnada ben korkup kaçmaya başladım. 20–30 metre kadar koştuktan sonra düştüm. Beni yakalayıp dövmeye başladılar. Coplarla ve tekmelerle dövdüler. Beni baygın hale getirinceye kadar dövdüler. Sonra bir araca bindirip emniyete götürdüler. Merdivenlerden çıkarken dayım Mehmet DENİZ’i gördüm. Bitkindi. Sürükleyerek bizi yukarı çıkardılar. Merdivenlerde bile bizi dövüyorlardı. İçeride bizi yere yatırdılar. Üzerimize basarak gelip gidiyorlardı. Bacağıma elektrik şoku olan bir cisim ile dokundular. Ayağa kalkmamı söylediler. Başımın sürekli öne eğik durması gerektiğini söylediler. Başımı kaldıramıyordum. Akşam saat 19.00 da hastaneye götürdüler. Ellerimiz kelepçeli idi. Saat gece 22.00 a kadar muayene için bekledik. Beni muayene eden doktorun yanında polis de bulunuyordu. Doktor ‘bunun durumu iyi değil’ dedi. Bana orada bir iğne yaptılar. Doktor ‘Van’a ortopedi uzmanına götürün’ dedi. Beni Van’a getirdiler. Van Devlet Hastanesi’nde pratisyen hekim tarafından muayene edildim. Bu esnada yine polis vardı. Sonra Van Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüm. İki gün emniyette kaldıktan sonra savcılığa sevk edildim ve savcı beni serbest bıraktı.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Siyabent KUL (1978 doğumlu, Erciş merkezinde oturur, inşaat iççisi)
Siyabent KUL ile yapılan görüşmede: “İlk olay anında ben yoktum. Fenerbahçe Çay evinden beni aldılar. Çayevi içerisinde beni yerde sürükleyerek Doblo marka resmi bir araca bindirdiler. Sonra Erciş Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüm. 5–6 polis içeride bir kişiyi dövüyordu. Beni de copla dövdüler. Yüzüme yumrukla vurdular. Sinkaflı küfürler ettiler. ‘a…na k…mun çocukları bu memleketi terk edin’ diyorlardı. Oradan Van DH ne getirildim. Muayene esnasında yanımızda bir de polis vardı. Sonra beni Van Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler. Oradan serbest bırakıldım. Vücudumun birçok yerinde morluk oluşmuştu.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Hasan SAYAT (1974 Erciş doğumlu, Esnaf, Erciş ilçe merkezinde oturur)
Hasan SAYAT ile yapılan görüşmede: “Benim Tugay caddesinde işyerim vardır. İşyerimde bulunduğum bir esnada iki sivil polis geldi. Yanımda çalışan 15 yaşındaki yeğenim Erhan’ı götürmek istediler. Neden götürüyorsunuz diye sorup karşı çıktım.. Sonra ekip çağırdılar. Gelen polisler çevik kuvvetten idi. Hiçbir şey sormadan işyerimin kapısını ve camlarını paramparça ettiler. Sonra beni dışarı çıkarıp yere yatırdılar. Başımı betonun üstüne koydular. 10 kişiye yakın polis vardı. Bu esnada başıma ve vücuduma vurdular. Başım, burnum ve kulağımdan kan akmaya başladı. Bir kaburgamın da tekmelerden dolayı kırıldığını hissettim. Sonra ellerimi kelepçeleyip panzere bindirdiler. Emniyete götürünceye kadar da araçta dövdüler. 110–120 kişi vardık. Herkesi yere yatırmışlardı. Bütün polisler üstümüze basarak gidip geliyorlardı. Oysa ben DTP’nin şölenine de katılmamıştım. Bu konuda birçok şahidim de vardır. Sonra doktor raporuna götürdüler. Muayene eden doktor benim acilen Van DH Kulak Burun Boğaz Servisine sevk edilmem gerektiği söyledi. Geldiğimizde KBB uzmanı olmadığı için muayene olamadım. Şu an itibariyle duymakta zorluk çekiyorum. Kulaklarım neredeyse hiç duymuyor. Van’a gelirken minibüsün içinde küfür ve hakaretlere maruz kaldım.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

MAĞDUR AVUKATLARINDA BULUNAN İFADE TUTANAKLARINDA Kİ MÜŞTEKİ/MAĞDUR BEYANLARI
Erol AVCI, Pınar AVCI, Faysal AVCI ve Abdurrahman GÜLER adlı kişilerin Erciş C. Savcısı Vildan Yeşilyurt ÇELEBİ’ye verilen şikâyet ifade tutanağında bu 4 kişinin ortak yakınmaları şöyle olmuştur: (Erciş C. Başsavcılığı’nın 2008/1971 Soruşturma nolu dosyası)

Bu 4 kişi de gözaltına alındıktan sonra kaba dayağa, hakaret ve küfürlü sözlere maruz kaldıklarını,

 
Emniyet Müdürlüğü’nde bulunan gözaltındaki kişilerin tamamının yere yatırıldığını ve polislerin bunların üstüne basarak gidip geldiklerini,
 
Erciş’ten Van’a getirilirken araç içinde de hakaret ve küfürlere maruz kaldıklarını,
Doktor muayenesinde polislerin hazır bulunduğunu beyan etmişlerdir.

HEYETİN YAPTIĞI GÖZLEM VE TESPİTLER

Heyetimiz;

Olayda yaşamını yitiren Mehmet DENİZ’in otopsi raporu incelendiğinde kafası dışında vücudunun çeşitli yerlerinde darp izlerine rastlandığı, ölenin gömülmesinden önce çekilen kamera görüntüleri ile otopsi raporundan bu hususun açık ve net bir şekilde anlaşıldığı,
Görüşmüş olduğu tüm mağdurlarda darp izine rastlandığı,
İlçe halkının özellikle polisin orantısız güç kullanımından kaynaklı tedirginlik yaşadığı,
Olaylar sonrasında toplam 108 kişinin gözaltına alındığı, bunlardan sadece 5 kişinin tutuklandığı,
İkili diyaloglarında bazı kişilerin “ben Kürt değil Türk’üm hatta oyumu DTP’ye bile vermem, ben MHP’liyim” demesine rağmen gözaltına alındığı ve şiddete maruz kaldığı,
Polisin göstericileri dağıtmak için ayırım yapmadan gösterilere katılıp katılmadıklarına da bakmaksızın önüne gelen bazı kişilere karşı orantısız güç kullandığı gözlem ve tespitlerinde bulunmuştur.

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR

Heyetimiz;
Özellikle hayatını yitiren Mehmet DENİZ’in ölüm nedeninin araştırılması gerektiğini, ölüme götüren darp eyleminin kim ya da kimler tarafından yapıldığının açığa kavuşturulması gerektiğini düşünmektedir.

Mehmet DENİZ’e karşı gerçekleştirilen darp olayı 05.03.2008 tarihinde saat 13.30 sularında vuku bulmuştur. Bu kişinin hastaneye götürülüş saati ise akşam 19.30 gibidir. Bu arada maktulün neden doktora götürülmediği, geçen zaman zarfında nerede tutulduğu ve bundan kimin sorumlu olduğu araştırılmalıdır.
Yasa gereği polis tarafından doktor muayenesine getirilen kişilerin polisin huzurunda muayene edilmesi yasaktır.
 
Buna rağmen doktorların muayene için gelenleri polisin huzuruyla muayene ettiği anlaşılmaktadır. Bu doktorların kimliklerinin tesbit edilmesi gereklidir.

KANAAT VE SONUÇ

Kanaat
Heyetimiz: yapmış olduğu gözlem. Tespit ve görüşmeler neticesinde aşağıdaki kanaatlere ulaşmıştır:

Mehmet DENİZ, polisin darbeleri neticesinde yaşamını yitirmiştir. Ölüm olayı, basına yansıdığı gibi göstericilerden birinin attığı taş neticesinde meydana gelmemiştir. Çünkü ölenin vücudunun çeşitli yerlerinde de darp izleri bulunmaktadır. Ayrıca tüm tanıklar ölenin ensesine kazma sapına benzeyen bir ağaçla iki kez vurulduğunu söylemişlerdir.

Güvenlik güçleri, Erciş ilçesinde 05.03.2008 tarihinde meydana gelen gösteriler esnasında göstericileri dağıtmak için orantısız güç kullanmıştır.
Gözaltına alma ve devamında hemen hemen bütün şüphelilere karşı kötü muamele, işkence ve gayri insani muamelede bulunulmuştur.
Polis memurları gösterileri dağıtırken ve gözaltı işlemleri yaparken dikkatsiz davranmış ve gösterilerle ilgisi bulanmayan kişileri dahi gözaltına almıştır. Gözaltına alınan 108 kişiden sadece 5 kişinin tutuklanmış olması da bu kanaatimizi kuvvetlendirmektedir.
Polis bu olayda yasaların kendisine verdiği usule uygun gösteri dağıtma işlemini gerçekleştirmekten ziyade göstericilere karşı düşmanca bir tutum sergilemiştir.
Gözaltında bulunan kişilerin özellikle başlarını öne eğerek durmak zorunda bırakılmaları ve yere yatırılıp üzerlerine basılması küçük düşürmeye ve aşağılamaya yönelik eylemlerdir.
Doktor muayenesinde yasalara aykırı olarak muayene esnasında polis memurları hazır bulunmuştur.

Sonuç
Mehmet DENİZ’in yaşamını yitirmesi yaşam hakkının ihlalidir. Yaşam hakkı ise en temel hakların başında gelmektedir.

Gösteri dağıtılırken polis orantısız güç kullanmıştır. Oysa toplantı ve gösteri hakkı gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuatla güvence altına alınmıştır. Gözaltı sürecinde kaba dayak, işkence ve kötü muamele yapılması sistematik işkencenin tekrar uygulama haline geldiği/gelebileceği endişesi doğurmaktadır.

Muayene için gelen kişileri polisin huzuruyla muayene eden doktorlar hakkında gerekli yasal işlemler yapılmalıdır. Bu tür olayların bir daha olmaması için doktorlar sıkı bir takibe alınmalı ve gerekli eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Van Bölge Tabipler Odası Başkanlığı da harekete geçmeli ve muayene esnasında polis memurlarını dışarı çıkartmadan muayene eden doktorlar hakkında iç inceleme başlatmalıdır.

Son zamanlarda polisin gösterileri dağıtırken eskiye oranla daha sert davrandığı gözlemlenmektedir. Polisin özellikle bölgede meydana gelen toplantı ve gösterilerde düşmanca bir tutum takınmaması için eğitim çalışmaları yapılmalıdır.

İlçede meydana gelen gösteri sonrası çok sayıda kişi yaralanmış ve bir kişi de yaşamını yitirmiştir. Bu olayın sorumluları hakkında hızlı ve etkili bir soruşturma yürütülmelidir. Güvenlik kuvvetlerini koruyup kollayan bir tutum sergilenmemelidir. Mutlak adaletin tecelli edebilmesi için bu zorunludur. Unutulmamalıdır ki üstü örtülen her hak ihlali yeni ihlallerin habercisidir. Hukukun üstünlüğü ilkesi her halükarda öncelenmelidir.

Tüm bu olaylarla ilgili olarak İl İnsan Hakları Kurulu da inceleme başlatmalı ve olayda hak ihlali bulunup bulunmadığını tespit ederek ulaştığı sonucu ve kanaatini kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonu bir heyet oluşturarak olayları incelemeli ve kanaatini kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Van Bölge Barosu Tahirhan ACAR Cevat BOZBAY Av. Dincel ASLAN Abidin ENGİN
Av. Baran BİLİCİ İHD Van Şubesi Başkanı İHD Van Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi  İHD Üst Kurul Delegesi  MAZLUMDER Van Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

Bir cevap yazın