Erk’ek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz!

Nevin Yıldırım 2012 yılında kendisine silah zoruyla tecavüz eden Nurettin Gider’i öldürerek cezaevine girmiştir. Tecavüz sonucu hamile kalan Nevin, yapılan baskılar sonucunda da bebeği doğurmak zorunda kalmıştır. Toplumsal baskılar nedeniyle tecavüzü anlatamayan, anlatamadığı içinde tecavüzü sürekli yaşar hale getirilmiştir. Avukatının “Müvekkilimin maktulle gönül ilişkisi yoktur. Şayet öyle olsaydı maktulle kaçar, evi terk ederdi. Kasıklarına hedef alınmış olması rızaya dayalı olmayarak ilişkiye giren kadınların davranış biçimi olacağı göz önünde bulundurulmalıdır” diyerek, Yıldırım’ın sürekli olarak tecavüze uğradığı ve bunun neticesinde cinayeti işlediğini savunmuş ancak avukatlarının tahliye talepleri reddedilmiş, mahkeme heyeti, Nevin Yıldırım’ı ‘kasten öldürmek’ suçu ile ömür boyu hapisle cezalandırmış, meşru müdafaa ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına hükmetmiştir. Dosya temyiz başvurusu Yargıtay 1. Ceza Dairesi’ne gelmiştir. 23 Mayıs 2019’da Yargıtay oy çokluğu ile aldığı kararda müebbet hapis cezasını onadı.

Tecavüzcüyü cezasız bırakan, tecavüze uğrayan kadını koruyamayan devletin bu erkek egemen ve de erkeklere karşı cezasızlık politikaları nedeniyle binlerce kadın gibi Nevin Yıldırım’da bu şiddetin mağdurlarından biri olmuştur. Erkeklere yaygın bir şekilde uygulanan tahrik indirimi ve de iyi hal indirimi Nevin’e uygulanmamıştır. Nevin şahsında kadınlar bir kez daha haksızlığa, hukuksuzluğa ve şiddete mahkûm edilmiştir.

Gün geçmiyor bir kadın cinayete kurban gitmesin, şiddete uğramasın. Özgürlüğünden, birey olma çabasından mahrum bırakılmasın. Kadını dört duvar arasına hapseden, şiddeti toplumsal baskı ve kamusal baskı ile meşrulaştıran bir sistemde ne yazık ki kadının ne adı ne de kendisi var. Eşinden, babasından, abisinden, sevgilisinden ya da iş arkadaşından kısacası baskıcı erkek zihniyetinden şiddet gören kadınların korunma talepleri ya karşılanmıyor ya da tehlikeyi ortadan kaldıracak şekilde uygulanmıyor. Koruma kararı olan kadınlar dahi kolayca öldürülebiliyor.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin politika olarak uygulandığı ülkemizde kadınlar özgürce yaşayamıyor, çalışamıyor, eğitim alamıyor, yaşamlarını kendi özgür iradelerine göre idame ettiremiyor. Kadınlar hep bir erkten, erkekten onay almaya zorlanıyor. Erkeklerin izin verdiği kadar toplumsal yaşamda yer alabiliyor. Bu yok sayılma hali ve nesnelleştirme kadını adeta köleleştiriyor. Erkeğin istek ve taleplerine karşı savunmasız hale getiriyor. Çünkü kadını hem yapısal hem de hukuksal olarak koruyacak mekanizmalar işletilmiyor. Bu nedenle kadınlar kurban durumunda kalıyor. Nevin gibi istisnai olarak öz savunma hakkını kullanan kadınlar ise ağır cezalar ile cezalandırılarak kadınlara gözdağı verilerek toplumdaki yeri işaret ediliyor.

Kadın sığınma evlerinin şiddet mağduru kadınların ihtiyaçlarına cevap verecek yeterlilikte değil. Şiddet gören kadını korumaktan ziyade evine yani şiddet gördüğü yere dönmeye ikna eden bir devlet ve toplum yapısı var. Şiddet uygulayan erkeğe karşı hukuksal yaptırımlar uygulanmıyor.

Biz kadınlar olarak erkek egemen hukuku, kadına karşı şiddeti meşru gören politikaları, süreklileşen kadın cinayetlerini, tecavüz ve tacizleri, cinsel istismarları, emek sömürüsünü, toplumsal ve devlet baskısını kabul etmiyoruz. Erkek adaleti değil gerçek adaleti talep ediyoruz.

İHD’li Kadınlar